Merhaba değerli otomobilsever dostlarım bu yazımın konusu tabiki de yine sıra dışı bir otomobil modeli.Ne….!?....Hep sıradışı falan diyorsun dediğinizi duyar gibiyim ama ne yapayım kendi kulvarlarında o kadar farklı otomobiller var ki anlat anlat bitmez ama ben genellikle gizemi ve farklılığı seviyorum ne yapayım huyum kurusun, haydi başlayalım!
Citröen DS 1955'li yıllarda insanları şaşırtan fütüristik dizaynı ile sanki başka bir gezegenden gelen bir uzay aracı gibiydi.Citroën DS'nin ortaya çıkışının üzerinden yarım asırdan fazla bir süre geçmesine rağmen onu yolda gördüğünüz an ışık gören tavşan misali dona kalırdınız. Fransızca'da "Tanrıça" anlamına gelen ve "Deesse" diye telaffuz edilen efsanevi havalı ismi ve farklı şekli ile hiçbir şeye benzemeyen bir otomobilden bahsediyorum.Hidropnömatik bir sistemli yerden yükseklik seviyesi ayarlanabilen süspansiyonu,fren sistemi,yarı otomatik debriyaj şanzıman teknolojisi ( yani ilk kalkıştan sonra debriyaja basmadan vites değiştirebilme özelliği),hidrolik direksiyon gibi özellikleri ile akılları baştan aldı.Bu özellikler sürücüye gerçekten fayda sağlıyordu.
Düşünün bakalım ilk defa hidrolik direksiyonla ne zaman tanıştınız?
1998 yılında efsane kasa olarak bilinen Toyota Corolla XEİ kullanarak hidrolik direksiyonungerçek anlamda ne olduğunu tecrübe etmiştim.Müthiş bir sürüş deneyimiydi ve çok keyifliydi.Zorlanmadan rahatlıkla dönen bir direksiyon otomobil üzerindeki kontrolü artırıyordu.Volvo, Mercedes gibi bilindik lüks marka araçların bazı modellerinde 1975'ten sonra hidrolik direksiyon kullanılmaya başlanmıştı.Hiç unutmam 1995 yılında oturduğum mahallede sevdiğim bir abimin ailesi yeni model bir Fiat Uno SX almıştı. Kremayer direksiyonu,Tofaş kuş serisinin sert direksiyonundan sonra çok hafif gelmişti.Rahmetli eniştem 1989'da W123 Kodlu 1977 Model Mercedes 200 E almıştı.9 yaşında tabi hidrolik direksiyonun ne olduğu bilmediğimden o aracında hidrolik direksiyona sahip olduğunu bilmiyordum.1996 yılında Almanya'dan getirdiği otomatik vitesli BMW 520'yi hatırlıyorum nutkum tutulmuştu.Tabi artık o yıllarda otomobil dergileri alan araba hastası bir gençtim ve yaşıma göre otomobiller hakkında bir sürü şey öğrenmiştim.Babam sağolsun Migros'a alışverişe gittiğimizde ayda 2 kez otomobil dergisi almama izin verirdi.Odamın duvarları dergilerin verdiği posterlerle dolup taşmıştı.
Neyse dönelim Citroën DS'e üretildiği zaman otomobil severler üzerinde sansasyonel bir etki yaratan bu araç, yenilikçi mühendislik,yeni malzemeler ve yaratıcı tasarımın kusursuz birleşimiyle zamanın ruh halini fazlasıyla yakaladı ve hatta ötesine geçti.Paris lansmanın ilk gününde 12.000 adet sipariş aldı.
DS'in stili,1931'de Paris'e geldikten kısa bir süre sonra Citroën'in ilk tasarım stüdyosunu kuran İtalyan ressam, zanaatkar,heykeltıraş ve mimar olan Flaminio Bertoni tarafından yapılmıştı.Uzay mekiğine benzer dizaynı tek kollu direksiyon simidi ve minimalist ama rahat iç tasarımı ile kelimenin tam anlamıyla harikaydı.
Eski bir havacılık mühendisi, yarış pilotu ve yarış arabası tasarımcısı André Lèfebvre'nin yönetiminde tasarlanan tüm bu Bertoni kreasyonları uzun ömürlü oldu. Bunun nedeni, piyasaya sürüldüğünde piyasadaki hiçbir şeye benzemeyen, muazzam bir karaktere sahip, iyi yapılmış, pratik ve zamanının ilerisinde otomobiller olmalarındandı.1957'de yayınlanan Mitolojiler adındaki dergide Fransız filozof Roland Barthes "Bugün arabaların büyük Gotik katedrallerin neredeyse tıpatıp eşdeğeri olduğunu düşünüyorum ve yeni Citroën'in gökyüzünden düştüğü çok açık" gibi ifadeler kullanmıştı.
Paris gösterisi sırasında, İngiliz otomobil dergisi The Motor, DS'yi "Tüm otomobilcilik tarihi boyunca seri üretim otomobil tasarımındaki en büyük ilerlemelerden biri" olarak adlandırırken, Avustralya'dan Wheels dergisi bunu "Neredeyse farklı" olarak tanımladı.Kesinlikle farklıydı.1955’ de Salon de Paris'te teşhir edilen diğer tüm arabalar DS'in yanında sanki eski modaymış gibi görünüyorlardı.Sürüş zevki harikaydı hatta sihirli halı gibi tabir edenler bile olmuştu.Muhtemelen Alaadin'in arkadaşlarıydı sanıyorum onlar :-).
Citroën zaten uzun süredir süspansiyon teknolojisi konusunda iyiydi,arabalarından herhangi bir modeli yumurtaları kırmadan Fransız çiftlik yollarında sürülebiliyordu.Yumuşak süspansiyon sizi yanıltmasın yol tutuşu çok iyiydi çünkü hıza göre sertlik derecesini sistem otomatik ayarlıyordu.
DS üretimi 1970 yılında zirveye ulaşırken İngiltere, Avustralya, Güney Afrika ve Yugoslavya'nın yanı sıra Paris'te üretilen arabalarla birlikte toplamda yaklaşık 1,5 milyon adet sattı fakat Amerika Birleşik Devletleri'nde satışlar hiç iyi olmadı.Amerikalılar DS'nin motor performansını yetersiz buluyorlardı ve Avrupa için lüks sayılan ama kendileri için ihtiyaç olarak gördükleri klima, elektrikli camlar ve tam otomatik şanzıman seçeneği olmadığı için tercih etmiyorlardı.
DS'ye, 1967'de şirkete beş yıl önce katılan ve bir mimar olan Robert Opron tarafından hafif ama önemli bir makyaj yapıldı. Opron, Citroën'in farlarını yaktı ve araba geceleri keskin virajları aydınlatmak için dönerken onları döndürdü. Ayrıca DS'ye bir "burun işi" vererek onu her zamankinden daha köpekbalığı benzeri hale getirdi. Bu arada DS, orta gelirli ailelere ve özellikle mimarlara, tasarımcılara ve mühendislere uygun bir otomobil olarak uzun süredir kendini kanıtlamıştı.Onlar için Modernist tasarımın mükemmel bir ifadesiydi.
Radikal İngiliz Mimarlardan Alison ve Peter Smithson bir DS'ye sahipti. AS in DS "An Eye on the road"adlı bir kitap yayınladılar.Londra'daki evlerinden Wiltshire'a hafta sonları yaptıkları gezilerde bol bol fotoğraf çektiler. Bunuda "Arabadaki bir yolcunun Post Endüstriyel manzaraya değişen duyarlılıklarının bir kaydı " olarak ifade ettiler.
1959'dan 1969'a kadar Fransa'nın başkanı olan Charles de Gaulle, Citröen DS' yi makam aracı olarak kullanıyordu,bu otomobili epey benimsemişti.22 Ağustos 1962'de eşi ile birlikte Élysée Sarayı'ndan çıkıp Paris banliyölerinden Orly havaalanına giderken pusuya düşürüldüler.Bir makineli tüfekten çıkan mermiler DS'nin lastiklerini patlattı,ancak arabanın gelişmiş süspansiyonu onların olay yerinden tam zamanında hızlı bir şekilde kaçmalarını sağladı.Ölümün kıyısından döndüler.1968 yılında özel olarak tasarlanan zırhlı Chapron DS Modelini makam aracı olarak kullanması için başkana teklifte bulundular.Gaulle bu teklifi reddetti ve orjinal halini kullanmayı tercih etti.Şimdi diyeceksiniz ki manyak mı bu adam? Zaten 30’dan fazla suikast girişimi yapılan bir adamın ölümden korkusu yoktur.Bence başkan mantıklı ve biraz sezgisel karar vermiş.O yıllarda zırhlı otomobillerin günümüzdeki gibi motor güçleri kolaylıkla artırılamadığı için o motor gücündeki bir araba zırhın ağırlığından dolayı çok yavaşlayacaktı belki ufak tefek modifikasyonlar yapmış olabilirler ama net olarak söylüyorum kesinlikle yetersiz kalmıştır.Yani anlayacağız Fransız Başkanı ben bir kez ölümden bu araba sayesinde kurtuldum öldürmeyen Allah öldürmez zihniyeti ile yola devam etti ve teknik olarak yavaş kaplumbağa olmaktansa hızlı tavşan olmayı tercih etti.Bu tip suikast girişimleri zaten 3-5 dakikada biter.Tavşan hikayesi deki sonuç şu anda bizi bağlamıyor.Uzun lafın kısası siz beyaz tavşanı takip ediniz….Ünlü film ve dizi platformlarından birinde(Hetflix’de)reklam olmasın diye tam isim belirtemiyorum,1977 yılında vizyona giren İtalyan yapımı ve başrolünde Maurizio Merli' nin oynadığı Yarışçı Polisadında bir film var.Orjinal adı Highway Racer (Poliziotto Sprint).Her ne kadar filmde olsa Citröen DS' nin üstün yeteneklerini net olarak görebilirsiniz.Önce o yıllarda İtalya Polis departmanı tarafından kullanılan Alfa Romeo’ ları görüyoruz.Onlar yetersiz kalınca devreye Ferrari 250 GTE giriyor.DS’ in Ferrari 250 GTE karşısında sergilediği performansını kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.Motor gücü olarak DS, Ferrari'nin aşağı yukarı yarı gücünde olmasına rağmen yol tutuş yetenekleri ile iyi bir otomobil olduğunu seyirciye gösteriyor.İtalyan Polis Garajında Ferrari'nin ne işi olduğunu filmi izleyince anlayacaksınız.Citröen DS önden çekişli fakat Ferrari arkadan itişli ne antipatinaj sistemi var ne de yardımcı sürüş asistanı.Tam bir yarış pilot otomobili,en ufak hatada yoldan çıkarsınız…
Geldik sona, Citröen DS 1955 ile 1975 arasında üretilmiştir.Selefi Citröen Traction Avant,halefi ise Citröen CX'tir.
DS kısaltması 2009'da Citröen tarafından premium araç satmak için kurulan şirketin marka ismi oldu.PSA grubuna ait ama 2014'den beri Citröen' den bağımsız lüks segment bir marka olarak yoluna devam ediyor…..
Hoşçakalın güvenle kalın emniyet kemerinizi şehir içinde bile takın….