Maalesef insanlarımız gitgide, geçmişiyle, geleneğiyle, dinleriyle aralarını, hatta bağlarını koparıyorlar ki, zaman zaman bu koparmadan haberleri bile olmuyor.
Meselâ, Ramazan Bayramınız mübarek olsun, dediğimde bana “Bu da ne ki?” dercesine bakan gençlere rastlıyorum. Belki yaşları biraz ileri olanlar, bana aynıyla mukabelede bulunup “Sizin de bayramınız mübarek olsun” cevabı veriyorlar.
Gençlerin çoğu işin kolayına kaçıp eğer illa da bayramımızı tebrik edecek ise “kutlu olsun” diyor. Yoook, desinler, bunda bir yanlışlık görmüyorum. Elbette ki bayramımız kutlu olacak, mutlu olacak.
Fakat benim dikkat çekmek istediğim, değişen kelimelerle, anlamın yani mananın ve diğer bir sürü hayat algımızın da değiştiğine dikkat çekmektir.
Çünkü, örneğin burada olduğu gibi, mübarek olsun kelimesini ele aldığımızda, hem kutlamış, hem de bereketli olmasını, herkesi kuşatmasını istediğimizi de dile getirmekteyiz.
Biz bereketi unutamayız. Zira bereket sadece bolluk değildir. Bereket, bolluğu da içerir ama en çok da bir insanın çok az şeyle yetinmeye alışarak azdan çok şey olabileceğine inanmasıdır. Bereket, bir şey az da olsa, o az şeyin çok sayıda kişi tarafından paylaşması ama yine de azalmaması anlamına gelir.
Bereket böylece herkesle paylaşım yapmanın, paylaşılan şeyi azaltmayacağını gösterir. Bayram da zaten bu değil midir?
Çocuklarımız, neden bayramda ellerine tutuşturulan bir şekerle, bir çikolatayla neşe doluyorlar dersiniz? Sanki, bayramdan önce hiç çikolata şeker yememişler de, ilk defa çikolata ve şeker tadıyorlarcasına bir sevinç değil mi bu?
İşte bu bayramın bereketidir. Neden hep yüzümüzü gülümser tutmaya, tanıdık tanımadık insanlarla selamlaşmaya devam ederiz ki?
Bayramlar sevinçlerimizi ve dostluklarımızı göstermek zorunda olduğumuz zamanlardır. Bayramlar işte bunun için kutulanmayı, işte bunun için bereketlenmeyi hak etmektedir.
Amma diyeceksiniz ki, Filistin’de Gazze’de veya başka bir yerde, hatta geçen sene vatanımızı çok derin bir yıkıntıya ve çok sayıda insanımızın hayatını kaybetmesine yol açan depremi hatırladığımızda nasıl bayram yapacağız ki?
Bu soruya cevap bulmak vicdanlı insanlar için çok zor olsa da, biz bayramı böyle zamanlar için bile bir vesile yapar, Rabbimize en azından şükrümüzü eda ederiz.
Bizim bayram kutlamamız, on insanların hâlini unuttuğumuz anlamına gelmez. Bilakis ve bilakis, o insanları hatırlamamıza da bir vesile olur bayram.
Bakın, Ramazan ayında her canlı Müslüman için ödediğimiz bir fitre var. Gerçi bana göre, bu fitrenin miktarı oldukça az ilan edilse de, fitrelerin bayramdan önce fakirler, garibanlara, yoksullara, ihtiyaç sahiplerine yani fitre ve zekat alma hakkı bulunan kimselere ödenmesi şartı bayramın mübarek, yani bereketli olmasının ön şartı gibidir sanki.
Demek istediğim, bizim bayramımız, sırf eğlence değil, neşedir. İsraf değil, bolluktur, berekettir. Sadece kendini düşünmek değil, herkesle birlikte sevinci paylaşarak artırmak; buna karşılık olarak da hüznü, derdi ve üzüntüyü paylaşarak azaltmaktır.
Tekrar Bayramınız Mübarek olsun diyor, vatanımıza, milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.