ORTAK AKIL
İnsanoğlu etten kemikten olduğu kadar, duygulardan ve dürtülerden ibaret bir
varlıktır.
Doğası gereği hatasını kendinde aramaz.
Suçu hep kendi dışında arar.
“Ben nerede hata yaptım” sorusunu kendine sormaz.
Ön yargılarla hareket eder.
Empati kurmaz.
Kendini karşısındakinin yerine koymaz.
Sürekli suçu karşı tarafa yükleme eğilimindedir.
Öyle olunca da çözüm yolları tıkanır.
İşler sarpa sarar.
Kaybetmek; hazmedilmesi zor bir durumdur.
Yaşayan bilir.
Ama kayıptan kazanç çıkarmasını bilmek, olgun insanların davranış biçimidir.
Sürekli kabahati dışarda arayıp kin tutmak; yüreğe yüktür.
Hele hele kin duygularıyla intikam almak için bilenmek; geleceği de kaybetmek
demektir.
Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Zararın neresinden dönülürse o kazançtır.
Aslında bu klişe cümleler bilinir.
Ama uygulamak zordur.
İmkânsız değildir.
Kaybetmenin acısıyla uzunca bir süre sağlıklı düşünülemez.
Sadece gelecekte hesap sorulacak insanların listesi tutulur.
Ama dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurutulur mu?
Dün dünde kalmıştır.
Köprünün altından sular akmıştır.
Her yeni gün her şeyi değiştirir.
Değişimin sihirli gücü kin ve kibir denen kötü duyguyu besleyenleri yok eder.
Dışarda düşman aramaya gerek yoktur.
İçinizde kin ve kibir varsa; kendi kendinizi yıkarsınız.
Değişimle gözü açılan toplum, eskiye dönmez.
Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı.
Halk bir defa yeniye doğru yönelmeyi becerdiyse, geriye dönmez.
Hep ileri, hep ileri diyerek devam eder.
Tarihe bakın ve örnekleri inceleyin, toplum davranışlarını görün.
Avrupa reform ve Rönesans’tan sonra hep ileri gitmiştir.
Mesele; tabuları yıkmaktır.
Mesele; ezberleri bozmaktır.
Halk değişimden ve yenilikten kazançlarını gördükçe, eski günlere kahreder.
“Demek ki; oluyormuş, neden yıllarca yapılmamış” söylemi yaygınlaştıkça, kayıp
yıllarına öfkelenir.
Hayatından çalınan uzun yıllar.
Çoluğundan çocuğundan çalınan bir ömür.
Torunlarının geleceğinin harcanması.
Bunlar çok önemli.
Ne pahasına bir ömürlük yılları kendi eliyle heba eder insan?
Sihirli bir söyleme feda eder.
Ve döner kendine de kızar.
Kendi eliyle kendi geleceğini yıkmıştır.
Ne acı bir durum bu.
Ama durur düşünür.
Bir alt-üst oluşu gerçekleştirmiştir yine kendi elleriyle.
O halde kendi değişimine sahip çıkmalıdır.
Bir daha geriye dönüp bir ömrü daha heba etmemelidir.
Çoluğunun çocuğunun geleceğini mezara gömmemelidir.
Kendi eserini kin ve kibir sahiplerine yedirmemelidir.
Kazanmak; bir sonuçtur.
Kazandığını kaybetmemek ise; PARLAK GELECEĞİNİ İNŞA ETMEKTİR…