Kırklareli İl Müftüsü Aydın Yığman bugün idrak edilecek olan Kadir Gecesi hakkında açıklamalarda bulundu.Kadir Gecesi’nin önemini belirten İl Müftüsü Aydın Yığman, açıklamasında, şunları kaydetti: “Yüce Rabbimiz, rahmetinin bir gereği olarak insanlar içerisinde Peygamberler gibi özel insanlar, mekanlar içerisinde Kâbe gibi özel mekanlar, zamanlar içerisinde de Kadir Gecesi gibi özel zamanlar yaratmıştır. Zaman ve mekânlar, kendilerinde meydana gelen önemli hadiselerle değer kazanırlar. Kadir Gecesi’nin kıymeti ise Kur’an’dan gelmektedir. Çünkü Yüce Allah’ın insanlara son hitabı ve evrensel mesajı olan Kur’an, bu gecede indirilmeye başlanmıştır. Sözlükte kadir (kadr) kelimesi “hüküm, şeref, güç, yücelik” gibi anlamlara gelir. Dinî literatürde ise “leyletü’l-Kadr” şeklinde Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği gecenin adı olarak kullanılır. Aynı adı taşıyan 97. sûre bu gecenin fazileti hakkında nâzil olmuştur. Kadir sûresinde verilen bilgiler, Kur’an’ın Ramazan ayında (el-Bakara 2/185) ve bütün hikmetli işlerin kararlaştırıldığı mübarek bir gecede (ed-Duhân 44/3-4) indirildiğine dair âyetlerle birlikte ele alındığında Kadir Gecesi’nin Ramazan ayı içinde bulunduğu sonucu ortaya çıkar. Bu gecenin daha çok Ramazan’ın son on veya yedi günündeki tekli gecelerde aranması gerektiğine dair hadisler (Buhârî, “Fażlü leyleti’l-Ḳadr”, 2-3; Müslim, “Ṣıyâm”, 205-220) gecenin tespitiyle ilgili bazı ipuçları vermektedir. İnsanlar için yenilenme ve diriliş vesilesi olan Ramazan ayında saklı bulunan Kadir Gecesi, insanlığın ebedi saadetine vesile olacak fırsatlarla gelmektedir. Peygamberimiz; “…Bu ayda öyle bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecenin hayrından mahrum kalan, bin ayın hayrından mahrum kalmış gibidir.” (Nesâî, Sıyâm, 5.) buyurarak bu önemli geceye vurgu yapmaktadır. Bin ay yaklaşık olarak seksen yıl, seksen yıl ise bir insan ömürdür. Bu sebeple Kadir Gecesi’nde yapılan ibadet ve taatler seksen yıllık bir ömür boyunca yapılanlara bedeldir. Her ne kadar bazı âlimlere göre bu ifadeler kesretten kinaye olsa da, bir yönüyle Allah’ın rahmetinin ve lütfunun da bir tecellisi, müminler için geri çevrilmeyecek bir kapı niteliğindedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bu gecenin nasıl geçirilmesi gerektiği hususunda insanlığa örneklik sunduğu gibi ümmetini de bu gecenin kadrini bilmeye ve onu ihya etmeye davet etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Kim Kadir Gecesi’ni, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Leyletü’l-Kadr, 1.) Bir başka rivayette ise Hz. Aişe’nin (r.a.) Hz. Peygamber’e (s.a.s.) bu gece nasıl dua etmesi gerektiğini sorması üzerine Rasulüllah’ın (s.a.s.), “Allahümme inneke afuvvun tuhıbbü’l-afve fa‘fu annî’ (Allah’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet!)” (Tirmizî, Deavât, 85.) şeklinde dua etmesini tavsiye ettiği bilinmektedir. Aynı şekilde Hz. Peygamber’in (s.a.s.), Ramazan ayının son on gününe girildiğinde itikâfa çekildiği, geceleri daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği ve ailesini de bu konuda teşvik ettiği belirtilmektedir. (bkz. Buhârî, “Fazlu leyleti’l-Kadr”, 5; “İ‘tikâf”, 1; Müslim, “İ‘tikâf”, 1-5; Tirmizî, “Savm”, 73.)Kaynaklarımızda bu geceye özel bir ibadet şekli yer almamakla birlikte, Kadir Gecesi’nin kadrini bilmek ve ihya edebilmek adına; var ise kaza namazı kılmak; yoksa nafile namaz kılmak; tespih, tehlil ve zikirle meşgul olmak; işlenen günahlardan dolayı Yüce Allah’a ihlasla tövbede bulunmak; bu geceye verilen kıymetin kaynağı olan Kur’an-ı okumak; kendimiz ve insanlık için dua etmek; yetimleri, yaşlıları, ihtiyaç sahiplerini ve çocukları sevindirmek; verdiği nimetlerden dolayı Yüce Allah’a şükretmek; ömür muhasebesi yapmak ve mümkünse itikâfa girmek bu geceyi ihya etmenin en iyi yolları arasında sayılabilir.” BİR AYET“Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Bilir misin nedir Kadir Gecesi? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. O gece melekler ve ruh, Rablerinin izniyle her bir iş için iner dururlar. O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur.” (Kadir 97/ 1-5)BİR HADİSHz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Kim Kadir Gecesi’ni, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Leyletü’l-Kadr, 1.)BİR FETVASORU: Kimler fıtır sadakası vermekle yükümlüdür?CEVAP: Ramazan bayramına kavuşan, temel ihtiyaçlarının ve bir yıllık borçlarının dışında nisap miktarı (80.18 gr. altın veya bu değerde) mala sahip olan müslümanlar kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için fıtır sadakası vermekle yükümlüdürler (Kâsânî, Bedâî’, II, 70, 72).
Ancak fıtır sadakası ile yükümlü olmak için bulunması gereken nisap miktarı malın, “artıcı” özellikte olması ve üzerinden “bir kameri yıl” geçmiş olması gerekmez.
Kişi kendisinin ve ergenlik çağına ulaşmamış çocuklarının fitresini vermekle yükümlüdür (Kâsânî, Bedâî’, II, 70). Buna karşılık kişininana-babası, büyük çocukları, karısı, kardeşleri ve diğer yakınları için fitre ödeme zorunluluğu yoktur. (Kâsânî, Bedâî’, II, 70, 72). Fakat vekâletleri olmadığı hâlde bu kişiler için ödeme yapsa geçerli olur.
Şâfiî mezhebine göre ise fıtır sadakası vermek “farz”dır ve bununla yükümlü olmak için nisap miktarı mala sahip olmak şart değildir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 594). Buna göre temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesine yetecek kadar azığa sahip zengin-fakir her müslüman fitre ile yükümlüdür (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 594). Ayrıca varlıklı kimsenin müslüman olan eşi, çocukları, ana-babası ve diğer yakınları için de sadaka-i fıtır vermesi gerekir. (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 595; İbn Rüşd, Bidâye, I, 279-280). (DİYK, Fetvalar, s.452)
Ancak fıtır sadakası ile yükümlü olmak için bulunması gereken nisap miktarı malın, “artıcı” özellikte olması ve üzerinden “bir kameri yıl” geçmiş olması gerekmez.
Kişi kendisinin ve ergenlik çağına ulaşmamış çocuklarının fitresini vermekle yükümlüdür (Kâsânî, Bedâî’, II, 70). Buna karşılık kişininana-babası, büyük çocukları, karısı, kardeşleri ve diğer yakınları için fitre ödeme zorunluluğu yoktur. (Kâsânî, Bedâî’, II, 70, 72). Fakat vekâletleri olmadığı hâlde bu kişiler için ödeme yapsa geçerli olur.
Şâfiî mezhebine göre ise fıtır sadakası vermek “farz”dır ve bununla yükümlü olmak için nisap miktarı mala sahip olmak şart değildir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 594). Buna göre temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesine yetecek kadar azığa sahip zengin-fakir her müslüman fitre ile yükümlüdür (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 594). Ayrıca varlıklı kimsenin müslüman olan eşi, çocukları, ana-babası ve diğer yakınları için de sadaka-i fıtır vermesi gerekir. (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 595; İbn Rüşd, Bidâye, I, 279-280). (DİYK, Fetvalar, s.452)