Her Şey Çok Güzel Olacak!

 

 

Nizamettin Okutan

 

 

Yazımın başlığını okuyanlar, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı sayın Ekrem İmamoğlu’na nazire yaptığımı zannetmesinler. Çünkü bu başlık sadece İstanbul ile ilgili değil, aslında doğrudan tüm Türkiye ile ilgili değerlendirmemizin ve en önemlisi de arzumuzun bir özetidir. Ayrıca, İmamoğlu’nun vaad ettikleri veya yatıklarının bir değerlendirmesi ile alakalı değildir.

O zaman meseleye doğrudan girelim.

Koronavirüs piyasaya çıkalı beri dünyanın başı döndü. Pek çok ülkede ekonomi felç oldu. Milyonlarca kişi işsiz kaldı.

Ama, maalesef Türkiye’nin bu krizi çok az zararla atlatmasını çekemeyenler de oldu. Türkiye’nin bu alanda gösterdiği başarıyı çekemeyenler sadece dış çevreler değil. İç çevrelerde de sanki Türkiye’nin her hangi bir alanda başarı göstermesi suçmuş gibi davranan, cahil olduğu kadar, cahilliğinin sonucunun nereye vardığını düşünemeyenler var. Tek tek isim vermeye de gerek yok. Sosyal medyaya, hatta, bazen bazı televizyon ve gazetelere göz atarsanız bu insanlarla kolayca karşılaşabilirsiniz.

Ben bir siyasal partiyi destekliyorum. Ama buna rağmen, başka siyasal partilerden göreve gelen insanların hizmetlerini de hep takdir etmişimdir. Dolayısıyla, siyasal taraftarlığım sebebiyle her hangi bir partiyi yüceltmem ve yermem de. Onun için, yazdıklarımın doğru anlaşılmasını isterim.

Ama doğrusunu söylemek gerekirse, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak sayın Recep Tayyip Erdoğan bu korona salgını sürecinde yüzümüzü kara çıkarmadığı gibi, uyguladığı politikalarla bize “Her şey çok güzel olacak” dedirttirebildi.

Bakmayın siz, Avrupa ülkelerinin hâlâ Türkiye’yi koronavrüs açısından riskli bölge ilan etmiş olmasına. Avrupa Birliği’nin motor ülkesi Almanya’nın bu yöndeki tutumu tam bir siyasal karardır. Yani virüs salgınının Türkiye’de son haftada tekrar artmaya başlaması değildir asıl mesele.

Bakınız! Almanya, riskli bölge, yani tehlikeli bölge ilan etmek için şöyle bir kural koydu: Bir yerde vaka sayısı her 100.000 kişiye 50 kişiyi aşarsa, orası riskli bölgedir. Ama Türkiye’de son haftalarda günde en fazla 1530 kişiye tanı konuldu. Almanya’nın kendi risk ilan etme ölçütlerine göre, Türkiye gibi 85 milyonluk bir ülkede bu rakam günlük 42 bin 500 olmak durumundadır.

Bu kriteri yerel olarak uygulamak istediğinizde örneğin 16 milyonluk İstanbul’un riskli bölge olabilmesi için, günlük 8 bin vaka olması gerekmektedir. Böyle bir vaka Türkiye’de olmadığına göre Almanya’nın Türkiye’yi riskli bölge ilan etmesini daha başka nasıl yorumlayabiliriz ki.

Bir de şuna bakın: Bir kaç gün önce Almanya’da Rheda-Wiedenbrück kasabasında et mamülleri üreten büyük bir fabrikada 1500 kişiye yakın kişide virüs tespit edildi. Bu kasabanın toplan nüfusu 50 bin kişiyi bulmuyor. Almanya’nın risk bölgesi ila etmesinin 3 katı fazla bir vaka tespit edildi. Ve kasaba risk bölgesi ilan edilmedi. Sadece firmanın 6500 çalışanı ev karantinasına alındı.

Yorumu size bırakıyorum. Ama inanın ki “Her şey çok güzel olacak!”