KitaptanKimseye bilerek ve isteyerek yanlış yapan veya yapabilen, yapabilmeyi becerebilen biri olmadım, olamadım öndüm boyunca!Yardım isteyen birine yardımım dokunamamış ise kendi kendimi yedim! Uyku uyuyamadım. Kendi kendime sitem edip, durdum…Ölümlü dünya bu yahu! Bugün varız, yarın yoğuz! Biz bu sahneden sadece geçiyoruz. Yeni oyuncular alıyor yerimizi. Bir ayna karşısına geçip, baksak; öküz olmaya çalışan kurbağalar gibi kalıyoruz…İnsanların, tüm bunlara karşı takındıkları tavra bakınca da, gerçek yüzlerini bir süre sonra anlayabiliyorsunuz!Yaralıyor insanı bunlar da…Defalarca ölüp ölüp dirildim. Felç oldum, kör oldum. Başıma gelmedik şey kalmadı. “Ölür bu yakında, her an her şeye hazırlıklı olun” demişler gıyabımda.Ölmemişim işte! Rabbim, istihkakımız olan solunumu ve nefesi kesmemiş rızkımızdan…Onca yakın dostlarım, meslektaşlarım, akraba ve komşularım vardı benim. İnsan merak da etmiyor dağil hani, ölmeyip, bir şekilde yeniden hayata dönüp, oyuna dahil olduğumda, çocuklara sordum hep: “Ben ölmekteyken veya ağır tedavi görürken, sizi kimler aradı? Geçmiş olsun! Elimizden gelen bir şey var mı?” diye.Arayan ve hal hatır soranlar o denli çoktular ki; hani, aslında “şu kesin olmalı” dediğim bir çok (dost bildiğim) kişilerin isimlerini o listede göremedim!Beraber çalıştıklarımız oldu. Ekmeğimizi bölüştüğümüz, zor ve dar günlerimizde birbirimize destek olduğumuz kişiler vardı. Onlar neredeler diye merak ettim ama ne isimleri, ne cisimleri ortalarda yok idi! “Kesin; “kabahat bende olmalı!” dedim. Öyle ya; ya, çok içten olduğum veya içten sandığım için hata benim idi! Ya da, artık benden yana olabilecek herhangi bir yardım veya destek imkanı kalmadığından!”Ölüm tehditleri aldım. Mahkemelerle cebelleştim. Gözaltına alındım. Gazetecilik anlamında da, bir çok önemli ve prestijli gelişmelerle sahalarda bulundum. Meslektaş anlamında da, birkaç “gerçek dost” dışında, bir çokları ortalarda görünmediler! Çünkü, anlamıştım ki; menfaat denilen şey de, TEK yönlü bir yol idi..!Gazetecilik mesleğini icra ederken de, “meslektaşlarım” derken; gazetecilik işini meslek olarak, yani profesyonel olarak yapan, bu iş ten geçimini sağlayan, gelecek beklentisinde olan” kişilerden söz ediyorum!Asıl mesleğinden emekli olmuş, kalemim iyi, ben de kendimi göstereyim kabilinden yazılar yazarak, bu işi HOBİ olarak yürütmeye çalışanlara ise MESLEKTAŞIM sıfatı ile bakmıyorum! Onlar, bu sitemlerimi üzerlerine alınmasınlar lütfen!Neyi anlamıyorum, biliyor musunuz?!Bazılarında öyle de bir EGO oluyor ki; yahu diyorum; bir aynaya bakın! Ne kadar ederinizin ve değerinizin olduğu konusunda kendinizi bulunmaz hint kumaşı olarak da görmeyin! (Mesela) 1 milyon kadar insanın yaşadığı gazetecilik veya yazarlık kapsama alanınızda, olsa olsa ki abartılı olarak diyelim ki en fazla 20 bin kadar okurunuz, sizin yazdıklarınızı takip eden ve etkilenen kitleleriniz var.Yazıp, çizdikleri ile yaptıkları paylaşım ve yorumları ile kendilerine abartılı payeler veren arkadaşlara diyorum ki; “Bırakın da, sizin ederinizi ve değerinizi belirleyen ve deklare eden bizzat kendiniz değil de, okuyanınız olsun! Aksi halde, sizin yaptığınız şey, olsa olsa EGO olur ve olmaya ve benzemeye çalıştığınız kişi veya rol modellerinizin karşısında da ÖKÜZ OLMAYA ÇALIŞAN KURBAĞALAR olursunuz!Eşşekten düşen karpuzlara dönersiniz! Gerçeklerle yüzleştiğinizde ise rezil ve rencide olursunuz!Bu satırları yazarken de, herhangi bir kişi veya kimseyi kastederek, yazmıyorum! Yeri gelmişken ve benim de içimde biriken kırgınlıklarımı ve üzüntülerimi ifade edebilmek üzere paylaşıyorum…37 seneden beridir gazetecilik yapıyorum. Geçerlerde de, 40 küsur seneden beridir gazetecilik yapan bir büyüğümüz ile sohbet ederken “Bizim bu camiada bir ağırlığımız ve tecrübemiz var. Buna göre de, saygı ve sevgi görmeliyiz!” demişti.“Kaymakamlıkta, 40 yıldan beridir çaycılık ve odacılık yapan bir aga vardı. Kaymakam, senelik izinine çıkarken de, meslekte 8 yıllık tecrübesi bulunan milli eğitim müdürünü yerine vekil olarak bırakıyordu! Oysa, hizmetli ağanın tecrübesi ise çok daha fazlaeydı! Sene ile filan bunlar olmuyor! Kendini yetiştireceksin. Eğitimin ile kültürün ve elde ettiğin başarıların ile gerekli saygı ve sevgiyi göreceksin..!” dedim.Kimseden bir şey istemiyor ve beklemiyorum! Kimseyi de, “ileride bir faydası dokunur” diye sevmiyorum. Bunun için de insan biriktirmiyorum!Bunca yaşanan sıkıntıdan sonra da, kimse ile tartışmak, savaşmak, kötü olmak istemiyorum!Yeter ki : “uyuyan yılanı uyandırmayın!”Biliyorsunuz ki; ben de insanım. Etten ve kemikten yaratılmış, sıradan bir insanım. Sabrım ve dayanabilme gücüm bir yere kadar! Sonrası, geri dönülmesi çok da mümkün olamayan bir dönemin başlangıcı olabiliyor!Ortalarda kimseler yokken bile “ziyaretin yasak olduğu, tedavimin ağır şekilde devam ettiği hasta odama, kapıyı kırarcasına girerek, moral ve destek veren Murat Zortul ve Necmi Işıksal başta olmak üzere, üzerimde enekleri olan tüm yakınlarıma, dost, meslektaş ve hekimlere teşekkürlerimi yineliyorum…Teşekkürler Hanife Meriç!Sizler benim “İYİ Kİ LERİMSİNİZ!”Ve hep de öylece kalın, olur mu?!
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 01 Eylül 2023 - 23:56
EGO !!!
Kitaptan Kimseye bilerek ve isteyerek yanlış yapan veya yapabilen, yapabilmeyi becerebilen biri olmadım, olamadım öndüm boyunca! Yardım isteyen birine yardımım dokunamamış ise kendi kendimi yedim! Uyk
Köşe Yazıları
01 Eylül 2023 - 23:56
İlginizi Çekebilir