HABER MERKEZİKırklareli Eğitim-Bir-Sen Şubesi tarafından ''Liyakat ve Kariyer Sistemi'' konulu seminer düzenlendi.Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum ve Kırklareli Üniversitesi (KLÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doc. Dr. Alaattin İşeri’nin sunumlarının ve değerlendirmelerinin gerçekleştiği seminere ilginin yoğun olduğu gözlemlendi.Programın açılışında konuşan Selahattin Karanfiler konuşmasında; “Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitim ve sosyal alanlarda yaşanan problemlere karşı gösterdiğimiz çözüm odaklı, bilimsel, ilkeli ve kapsayıcı birçok çalışmada bulunduk. “Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer” konusunda da problemin kaynağına ışık tutarak, çözüme katkı sağlama adına sendikamızın geçtiğimiz kasım ayında konuyla ilgili rapor hazırlamış ve kamuoyuyla paylaşmıştı. Bizde burada hem halkımızı hem de üyelerimizi bilinçlendirme amacıyla ''Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer'' konulu seminer düzenleyerek konuyla ilgili halkımızı ve üyelerimizi bilinçlendirmeyi hedeflemekteyiz.'' dediKırklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doc. Dr. Alaattin İşeri’de ''Mesleki Gelişim& Kariyer-Liyakat'' konulu sunumunda; ''Pratik Gerçeklik ve Mesleki Gelişim; Mesleki Gelişim, Kariyer & Dünyada Durum; Mesleki Gelişim, Kariyer ve Türkiye’de Durum'' konulu sunumlarını gerçekleştirdiler.* “Değişim ve dönüşümün en zor ve sancılı yaşandığı alanların başında da eğitim gelmektedir”Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum’da yaptığı konuşmasında şunları kaydetti:“Zamanın ruhu, bizlere dünden çok farklı bir dünya sunmaya devam etmektedir. Tarihte hiç olmadığı kadar bilimde ve teknolojide yaşanan baş döndürücü gelişmelere, yeryüzünde katlanarak artan bilgi ve enformasyon birikimine eğitimciler ve okullar uyum sağlama telaşındadırlar. Öğrencilerin koşullarının ve özelliklerinin dönüşmesi karşısında, eğitim liderleri için yeni standartlara, yeterliliklere ve reformlara ihtiyaç duyulmaktadır. Değişim ve dönüşümün en zor ve sancılı yaşandığı alanların başında da eğitim gelmektedir.Okulların yönetiminden sorumlu eğitim yöneticileri, okulları önceden belirlenmiş amaçlara uygun olarak yaşatan kişilerdir. Eğitim politikalarının uygulanmasından sorumludurlar ve eğitim sürecinin ülke çıkarları ve evrensel eğitim anlayışı doğrultusunda yürütülebilmesi için başarılı yönetim faaliyetlerinde bulunmak zorundadırlar. Bu da okullardaki insan ve madde kaynaklarının etkili ve verimli bir şekilde kullanılmasını gerektirmektedir. Türkiye’nin eğitim kurumlarında gün geçtikçe liyakatli, nitelikli, profesyonel ve vizyon sahibi yöneticilere olan ihtiyaç artmaktadır. Okul yöneticileri eskiden olduğu gibi, sadece mevzuatı uygulayan ve okul binasından sorumlu kişiler değildirler.Türkiye’de belli başlı personel düzenlemelerinin yapıldığı tarihlere baktığımızda, ülkenin karşılaştığı siyasal ve ekonomik dönüşüm ve krizlere denk düşmektedir. Söz konusu düzenlemeler, kalıcı çözüm arayışlarından çok, günü kurtarma endişesini yansıtmaktadır. Genel olarak kamu personel rejimi, özelde de eğitim yönetiminde, uzun vadeli ve aşamalı olarak nitelik faktörünü ön plana alan sistemsel bir dönüşüm, hukuksal alt yapısı ile birlikte oluşturulmak zorundadır.Edward Deming, bir örgütün beklenen düzeyde performans gösterememesinin ve karşılaşılan sorunların %85’inin sistem hatasından kaynaklandığını, çalışanların payının ancak %15 olduğunu belirtmektedir. Türkiye’de en etkili yönetici yetiştirme programının bile okullarımızı etkili ve verimli çalışan kurumlar haline getirmesi olası değildir. Sorun, sistemin kendisindedir.Eğitim yönetimi alanında Millî Eğitim Bakanlığına hâkim olan yönetim felsefesi, aslında devlet örgütlenmesinin tamamına hâkim olan yönetim anlayışından başka bir şey değildir. Bu yüzden de millî eğitim politikalarında, alandan kopuk, paydaşlardan uzak bir bakış açısı ile geliştirilen stratejiler devam ettiği müddetçe ve eğitim köklü bir yapısal reformdan geçirilmedikçe hiçbir şey değişmeyecek, her şey eskisi gibi kalmaya devam edecek, yani eski Türkiye fasit dairede kendini tekrar edip duracaktır”' dedi* “Liyakat ve kariyer esaslı bir eğitim yönetimi sistemi için dört temel alan olduğu kanaatine vardık”Eğitim-Bir-Sen’in hazırlamış olduğu “Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi” Raporu’nun hazırlamadan önce 4 komisyon oluşturarak çalıştaylar düzenlediklerini belirten Atilla Olçum; “Komisyon çalışmalarımızdan sonra konunun hukuki ve mevzuat boyutunu, tarihsel boyutu, dünya örneklerini inceledik. Eğitim yönetiminin taraflarından olan öğretmenler, eğitim yöneticileri ve denetim elemanlarından oluşan komisyonlardan alınan görüşler ve akademik araştırmaların incelenmesi sonucunda; liyakat ve kariyer esaslı bir eğitim yönetimi sistemi için Türkiye’nin güçlendirmek zorunda olduğu dört temel alan olduğu kanaatine vardık:
- Eğitim Kurumları Yöneticileri Mesleki Güvenceye Kavuşturulmalıdır: Eğitim kurumu yöneticiliği, “ikinci görev” ve “görevlendirme” kapsamından çıkarılmalı; bir kadro unvanı olarak yeniden kurgulanmalıdır.
- Eğitim Yöneticilerinin Meslekî Yeterlilikleri ve Standartları Geliştirilmelidir: Eğitim yöneticiliği, uzmanlık gerektiren bir alandır. Dolayısıyla eğitim yöneticisi, okul yöneticisi olmayı seçenlerin profesyonel anlamda hizmet öncesi eğitimden geçmeleri zorunlu olmalıdır. En başta okul yöneticilerinin sahip olması gereken yeterlilikler belirlenmeli ve bunlar tescil edilmelidir.
- Etkili Eğitim için Nitelikli Eğitim Liderleri Yetiştirilmelidir: Eğitim yöneticisi olabilmek için hizmet öncesi eğitimden geçmenin zorunlu olmadığı Türkiye’de, istekli ve yetenekli öğretmenlerin seçilerek kapsamlı hizmet öncesi eğitim programları ile yöneticilik görevlerine hazırlanmaları ve ön deneyim kazanmaları her dönemde ihmal edilmiştir. Eğitim kurumu yöneticiliklerine atanmak üzere seçilmiş olan adaylara, hizmet öncesi eğitim mutlaka zorunlu hale getirilmelidir.
- Objektif ve Adil Bir Seçme ve Atama Sistemi Yürürlüğe Konulmalıdır: Kamuda veya özel sektörde herhangi bir göreve aday olan kişinin, o işi/mesleği icra edebilecek asgari düzeyde bilgi, beceri, deneyim, tavır, tutum ve yetkinliğe sahip olması beklenir. İstenilen mesleki yeterliliklerin adaylarda olup olmadığını anlamanın ve doğru kişiyi seçmenin yolu da sınavlar aracılığıyla yapılacak ölçme ve değerlendirmeden geçmektedir. ''