ŞENOL GONCAGÜL (3 yıl önceki yazım)Yasemin ‘ i bilirsiniz!
Üst üste 2 kez lösemi ‘ yi, ‘uygun kemik iliği donörü bulunamamasına rağmen ve yaşama şansı verilmeyerek” yenen kızcağızı...
Yasemin benim kızım...
Hayatının en güzel yılları hastanelerde geçti. Acılar içinde ve ölüm korkuları ile...
Daha, kanser tedavisi bitmemişti ki, Lüleburgaz devlet hastanesinde tıbbi sekreter olarak çalışmaya başladı.
Hastane ortamını ondan daha iyi bilen ve yaşayan kim olabilirdi ki?!
Empati yapabilen?
Suyun karşı tarafını da görüp, anlayabilen...
Allah, kimseye o kadar yakından ve içten içe tanımayı nasip etmesin de zaten ...
Öylesine işkence türü tedavileri olurdu ki; insanın değil dayanası, bakası bile olmazdı!
Bir kerede içilen 64 adet hap mesela... Aynı anda iki koldan giden serum ile göğsüne takılan katater den verilen kan veya trombosit gibi...
Yaşanan tüm bu tedavilerin açtığı derin izler nedeniyle de % 41 lik bir engel raporu verildi kendisine.
Yasemin ‘i tanırsınız demiytim ya;..
Ben, o kızçemin yaşaması ve hayata tutunabilmesi için nelere savaş açtım. Kimlere kafa tuttum. Siyaset meydanından, NTV sine kadar, hatta hatta, uluslararası medyada CNN e kadar anlattım bunları.
Sağlık bakanı Recep Akdağ, o zamanlar Yasemin ile çok yakından ilgiliydi. Asıl mesleği de,Çocuk Hemotoloğu idi. Profesör idi özet ile...
Dedim ki :”Sayın Bakanım; başımıza böyle bir iş geldi ve biz yıkıldık!”
Hiç unutmam, dedi ki bana :”İsyan etme Şenol! Bunda da bir hayır vardır!”
Dedim ki: “Sayın Bakanım! Bu neyin hayırı ola ki?! Yahu kanser işte düpe düz...”
Gözlerime baktı ve dedi ki :”Sen gazetecisin. Kızın için verdiğin mücadelede, medya desteği alıyorsun. Bu sayede de, tüm kanser hastalarına rehber olabiliyorsun. İşte, her şer de bir hayır vardır dan kasıt buydu. Sayende, bizim bile bilmediğimiz bir sürü aksaklık ve yetersizlik ortaya çıktı ve yoluna girdi. Senin sınavın da buymuş demek ki...”
Haklıydı da...
Recep Akdağ, bakan olarak bölgeye ne zaman gelse veya ne zaman bir görüşmemiz olsa veya il valisi ile ne zaman görüşse, hep Yasemin ‘ i sorardı. Allah kendisinden razı olsun ...
Yasemin ‘i tanırsınız!
Ben Yasemin için öylesine korkular yaşadım ki; Allah kimseyi evladı ile imtiyan etmesin!
Bazen; çalıştığı işyerinde yaşadığı sıkıntılarla veya haksızlıklarla ilgili olarak idarecilerle görüşüyor ve sorunların çözümüne katkıda bulunmaya çalışıyorum. Torpil filan da değil ha! 13 sene ve 2 kez kanseri yenmiş, kemik iliği nakli olmaksızın kazandığı o savaş nedeniyle dünya tıp tarihinde yerini almış, bundan dolayı da “engelli” raporuna sahip bir insanı, hayatında grip bile olmamış insanlarla aynı kefeye koyan, gücünün ve direnme derecesinin farkında olmadan insafsızlık ve vicdansızlık yapabilme rahatlığına sahip idareci veya inanmayacaksınız ama evet evet HEKİM leri görünce, kusura bakmayın ama seyirci kalamıyorum elbette ki...
Hadi gelin empati yapalım isterseniz!
13 sene, üstelik te kan kanseri ile boğuşup, 2 kere yenebilen bir insan, evinden burnunu bile dışarıya çıkarmaya korkarken, benim kızım onca eziyetten ve acıdan sonra, üstelik bir de dünyalar tatlısı 4 yaşındaki kızı ile hayatın tüm acımasızlığına, kalpsiz, ruhsuz ve beyinsiz bazı insanların egolarına katlanaraktan, hayata tutunmaya çalışıyor.
Bunu da mı çok görüyorsunuz yoksa?!
Yazıklar olsun size...
Yasemin ‘i tanırsınız...
Ve eğer; Yasemin ‘ e, yukarıda saydığım şekillerde bir davranış, anlayışsızlık, vicdansızlık veya tahammülsüzlük gösteriyorsanız, o zaman beni çok daha iyi tanıyacaksınız diyorum!
Tehdit veya gözdağı da değil bunlar haaa!
Düpedüz taahhüt!
HODRİ MEYDAN alayınıza...
Kalın sağlıcak ile...
Üst üste 2 kez lösemi ‘ yi, ‘uygun kemik iliği donörü bulunamamasına rağmen ve yaşama şansı verilmeyerek” yenen kızcağızı...
Yasemin benim kızım...
Hayatının en güzel yılları hastanelerde geçti. Acılar içinde ve ölüm korkuları ile...
Daha, kanser tedavisi bitmemişti ki, Lüleburgaz devlet hastanesinde tıbbi sekreter olarak çalışmaya başladı.
Hastane ortamını ondan daha iyi bilen ve yaşayan kim olabilirdi ki?!
Empati yapabilen?
Suyun karşı tarafını da görüp, anlayabilen...
Allah, kimseye o kadar yakından ve içten içe tanımayı nasip etmesin de zaten ...
Öylesine işkence türü tedavileri olurdu ki; insanın değil dayanası, bakası bile olmazdı!
Bir kerede içilen 64 adet hap mesela... Aynı anda iki koldan giden serum ile göğsüne takılan katater den verilen kan veya trombosit gibi...
Yaşanan tüm bu tedavilerin açtığı derin izler nedeniyle de % 41 lik bir engel raporu verildi kendisine.
Yasemin ‘i tanırsınız demiytim ya;..
Ben, o kızçemin yaşaması ve hayata tutunabilmesi için nelere savaş açtım. Kimlere kafa tuttum. Siyaset meydanından, NTV sine kadar, hatta hatta, uluslararası medyada CNN e kadar anlattım bunları.
Sağlık bakanı Recep Akdağ, o zamanlar Yasemin ile çok yakından ilgiliydi. Asıl mesleği de,Çocuk Hemotoloğu idi. Profesör idi özet ile...
Dedim ki :”Sayın Bakanım; başımıza böyle bir iş geldi ve biz yıkıldık!”
Hiç unutmam, dedi ki bana :”İsyan etme Şenol! Bunda da bir hayır vardır!”
Dedim ki: “Sayın Bakanım! Bu neyin hayırı ola ki?! Yahu kanser işte düpe düz...”
Gözlerime baktı ve dedi ki :”Sen gazetecisin. Kızın için verdiğin mücadelede, medya desteği alıyorsun. Bu sayede de, tüm kanser hastalarına rehber olabiliyorsun. İşte, her şer de bir hayır vardır dan kasıt buydu. Sayende, bizim bile bilmediğimiz bir sürü aksaklık ve yetersizlik ortaya çıktı ve yoluna girdi. Senin sınavın da buymuş demek ki...”
Haklıydı da...
Recep Akdağ, bakan olarak bölgeye ne zaman gelse veya ne zaman bir görüşmemiz olsa veya il valisi ile ne zaman görüşse, hep Yasemin ‘ i sorardı. Allah kendisinden razı olsun ...
Yasemin ‘i tanırsınız!
Ben Yasemin için öylesine korkular yaşadım ki; Allah kimseyi evladı ile imtiyan etmesin!
Bazen; çalıştığı işyerinde yaşadığı sıkıntılarla veya haksızlıklarla ilgili olarak idarecilerle görüşüyor ve sorunların çözümüne katkıda bulunmaya çalışıyorum. Torpil filan da değil ha! 13 sene ve 2 kez kanseri yenmiş, kemik iliği nakli olmaksızın kazandığı o savaş nedeniyle dünya tıp tarihinde yerini almış, bundan dolayı da “engelli” raporuna sahip bir insanı, hayatında grip bile olmamış insanlarla aynı kefeye koyan, gücünün ve direnme derecesinin farkında olmadan insafsızlık ve vicdansızlık yapabilme rahatlığına sahip idareci veya inanmayacaksınız ama evet evet HEKİM leri görünce, kusura bakmayın ama seyirci kalamıyorum elbette ki...
Hadi gelin empati yapalım isterseniz!
13 sene, üstelik te kan kanseri ile boğuşup, 2 kere yenebilen bir insan, evinden burnunu bile dışarıya çıkarmaya korkarken, benim kızım onca eziyetten ve acıdan sonra, üstelik bir de dünyalar tatlısı 4 yaşındaki kızı ile hayatın tüm acımasızlığına, kalpsiz, ruhsuz ve beyinsiz bazı insanların egolarına katlanaraktan, hayata tutunmaya çalışıyor.
Bunu da mı çok görüyorsunuz yoksa?!
Yazıklar olsun size...
Yasemin ‘i tanırsınız...
Ve eğer; Yasemin ‘ e, yukarıda saydığım şekillerde bir davranış, anlayışsızlık, vicdansızlık veya tahammülsüzlük gösteriyorsanız, o zaman beni çok daha iyi tanıyacaksınız diyorum!
Tehdit veya gözdağı da değil bunlar haaa!
Düpedüz taahhüt!
HODRİ MEYDAN alayınıza...
Kalın sağlıcak ile...