Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem, 5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla açıklama yaptı.HABER MERKEZİ
Tarım toprağının yaklaşık 600-700 yılda oluştuğunu ancak kolay bir şekilde yok edildiğine dikkat çeken Göksal Çidem, “Doğada var olan tüm canlıların, milyonlarca yıldır yaşam kaynağı ve yaşam alanı toprakana. Bir ekip, bin aldığımız tarım toprakları sayesinde varlığımızı bugünlere kadar sürdürebildik. 1 cm Tarım toprağı, yaklaşık 600-700 yılda oluşuyor. Tarımın da en az 30 cm yapıldığı düşünülürse, 20-30 bin yılda oluşan tarım toprağı, günlük çıkarlar uğruna, geleceği düşünmeden yok ediliyor. Unutmamak gerekir ki, toprağı koruyarak yaşanabilir bir gelecek mümkün olacaktır. Mevcut yasalar aslında buna uygun. Sadece etkin adli ve idari yaptırımları uygulamak yeterli. Yasaların yanı sıra eğitim kurumlarında da toprağın önemini vurgulayan eğitimler verilmeli ve öğretilmelidir. Toprağın üstünde olduğu kadar altında da yaşam var. Dünyadaki biyoçeşitliliğin en az dörtte biri toprağın altında yaşıyor. Toprak solucanı, bakteri ve mantar gibi küçük organizmalar, bitki köklerinin de yardımıyla bitkilerin besinleri almasını kolaylaştırırken, toprak yüzeyinin üstündeki biyoçeşitliliği de koruyorlar” diye konuştu.
“Toprağın altında geçmişimiz yaşıyor”
Toprakların korunmasının binlerce yıl sonra geleceklerin de varlığını da sürdürebilmesi için herkese önemli sorumluluklar düştüğünü belirten Çidem, “Kırklareli Aşağıpınar kazı alanında bulunan arkeolojik verilere bakıldığında, bu topraklarda yaklaşık 8500 yıldır tarım yapılıyor. Birçok medeniyetin varlığını sürdürmesine vesile olmuş bu toprakların, binlerce yıl sonra geleceklerin de varlığını da sürdürebilmesi için, çok büyük sorumluluğumuz var. FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) yaptığı açıklamada, Dünyada açlık ve yetersiz beslenmeyle karşı karşıya kalan yaklaşık 1 milyar insan bulunduğunu “nüfus artışı gıda üretiminde yaklaşık yüzde 60’lık bir büyümeyi de zorunlu kılacağını. Küresel toprak kaynaklarının yüzde 33’ünün verimsiz durumda olduğunu belirterek, “insanların toprak üzerindeki uygulamaları, toprağın temel işlevlerini azaltacak ya da tüketecek kadar kritik düzeylere gelmiş durumda” 2050’de küresel düzeyde kişi başına düşen ekilebilir ve verimli arazi 1960’taki düzeyin yalnızca dörtte biri olacak. diyor. Anayasamız toprak varlığımızı güvence altına almıştır. ‘Madde 44’de devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz. Madde 45’de ise devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır’ deniliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayınlanan verilere göre, 2016 yılında Türkiye’deki toplam tarım alanı 237.628.618 dekar iken 2017 yılı geçici verilerine göre bir önceki yıla göre %1,6 azalarak 233.757.881 dekar oldu” şeklinde konuştu.
Ekvador ve Bolivya Anayasalarında toprağın net bir şekilde korunduğunu aktaran Çidem, “Milyonlarca yıldır varlık nedenimiz olan toprağımızı, gelecek nesillerinde yaşam hakkını gözeterek, kayıtsız şartsız korumak zorundayız” cümlelerini kullandı.
Mümün Engin Gündoğdu
Tarım toprağının yaklaşık 600-700 yılda oluştuğunu ancak kolay bir şekilde yok edildiğine dikkat çeken Göksal Çidem, “Doğada var olan tüm canlıların, milyonlarca yıldır yaşam kaynağı ve yaşam alanı toprakana. Bir ekip, bin aldığımız tarım toprakları sayesinde varlığımızı bugünlere kadar sürdürebildik. 1 cm Tarım toprağı, yaklaşık 600-700 yılda oluşuyor. Tarımın da en az 30 cm yapıldığı düşünülürse, 20-30 bin yılda oluşan tarım toprağı, günlük çıkarlar uğruna, geleceği düşünmeden yok ediliyor. Unutmamak gerekir ki, toprağı koruyarak yaşanabilir bir gelecek mümkün olacaktır. Mevcut yasalar aslında buna uygun. Sadece etkin adli ve idari yaptırımları uygulamak yeterli. Yasaların yanı sıra eğitim kurumlarında da toprağın önemini vurgulayan eğitimler verilmeli ve öğretilmelidir. Toprağın üstünde olduğu kadar altında da yaşam var. Dünyadaki biyoçeşitliliğin en az dörtte biri toprağın altında yaşıyor. Toprak solucanı, bakteri ve mantar gibi küçük organizmalar, bitki köklerinin de yardımıyla bitkilerin besinleri almasını kolaylaştırırken, toprak yüzeyinin üstündeki biyoçeşitliliği de koruyorlar” diye konuştu.
“Toprağın altında geçmişimiz yaşıyor”
Toprakların korunmasının binlerce yıl sonra geleceklerin de varlığını da sürdürebilmesi için herkese önemli sorumluluklar düştüğünü belirten Çidem, “Kırklareli Aşağıpınar kazı alanında bulunan arkeolojik verilere bakıldığında, bu topraklarda yaklaşık 8500 yıldır tarım yapılıyor. Birçok medeniyetin varlığını sürdürmesine vesile olmuş bu toprakların, binlerce yıl sonra geleceklerin de varlığını da sürdürebilmesi için, çok büyük sorumluluğumuz var. FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) yaptığı açıklamada, Dünyada açlık ve yetersiz beslenmeyle karşı karşıya kalan yaklaşık 1 milyar insan bulunduğunu “nüfus artışı gıda üretiminde yaklaşık yüzde 60’lık bir büyümeyi de zorunlu kılacağını. Küresel toprak kaynaklarının yüzde 33’ünün verimsiz durumda olduğunu belirterek, “insanların toprak üzerindeki uygulamaları, toprağın temel işlevlerini azaltacak ya da tüketecek kadar kritik düzeylere gelmiş durumda” 2050’de küresel düzeyde kişi başına düşen ekilebilir ve verimli arazi 1960’taki düzeyin yalnızca dörtte biri olacak. diyor. Anayasamız toprak varlığımızı güvence altına almıştır. ‘Madde 44’de devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz. Madde 45’de ise devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır’ deniliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayınlanan verilere göre, 2016 yılında Türkiye’deki toplam tarım alanı 237.628.618 dekar iken 2017 yılı geçici verilerine göre bir önceki yıla göre %1,6 azalarak 233.757.881 dekar oldu” şeklinde konuştu.
Ekvador ve Bolivya Anayasalarında toprağın net bir şekilde korunduğunu aktaran Çidem, “Milyonlarca yıldır varlık nedenimiz olan toprağımızı, gelecek nesillerinde yaşam hakkını gözeterek, kayıtsız şartsız korumak zorundayız” cümlelerini kullandı.
Mümün Engin Gündoğdu