Şenol Goncagül “Aaabiii be ! Ben olsam; doları, Euro yu yasaklarım! Olmayan şey yükselmez! Bunlar devleti yönetiyorlar ama bu işleri pek beceremiyorlar..!” diyor birisi. Nereden baksan 30 ‘ lu yaşlarda. Sanki; “kurduğu bir işletme ile zirveleri görmüş te, trübünden seyrettiği ülke siyaseti hakkında, sahip olduğu yüksek tecrübelerini, aynı masada pişpirik oynadıkları oyun arkadaşlarına enjekte ediyor..! Oyun masasında, yarı sağa dönmüş ve aklı daha ziyade elindeki kağıtlara endekslenmiş bir diğer vatandaş ise “Haber ve tv yorumlarına dikkat ediyorum da; kimileri Ukrayna, kimileri de Ukranya diyorlar! Yahu, bunların hepsi de okumuş, yazmış insanlar! Hatta kimileri de akademisyen. Bunun aslı, astarı nedir? Ukrayna mı? Yoksa Ukranya ‘ mı ?!” diyor. Sıra kendisine gelene kadar, bir yandan da elindeki cep telefonunu bırkalayan, bir diğer vatandaş ise söze intikal ediveriyor “Yahu! Ukrayna olsa ne olur? Ukranya olsa, ne olur ?! Sonuçta, adamları öldürüyorlar. Şimdi şu içtiğimiz cayın adına; çay desek ne olur? Boyalı su desek ne olur ?! Sonuçta, içtiğimiz şey aynı şey değil mi ?!” diye mevzuya ofsayt tan müdahil oluyor… Salgının ilk zamanlarında, kahvehaneleri sağlık sebebiyle kapatmışlardı da, gerek evlerinde, bu bilimsel zekaları ile ev halkını bilinçlendirmek durumunda kalandıkları için, ev halkı ve iş yapamadıkları için ekonomik krizlere düşen kahvehane esnafı açısından büyük sıkıntılar yaşanmıştı! (Şunu da anlamıyorum ben: cafe, lokanta, kahvehane gibi yerlerin kapılarında “maskesiz içeriye girmek yasaktır” şeklinde, iri ve belirgin puntolarla, ikaz yazıları bulunuyor. Eyvallah ama içeriye girdiğinizde, bir yere çöker çökmez de, maskenizi çıkartıyorsunuz! “Maske üzerinden çay içemiyorum! Tadını alamıyorum” diyesi geliyor insanın, çünkü..) Yan masada, hararetli bir şekilde, fayans döşemekle meşgul,. Pardon okey oynayan müdavimlere bakıyorsunuz; taş atma sırasını savuşturur, savuşturmaz “Abi bee! Şimdi, az evvel tv lerde, haberlerde izledim. Memleketteki demiryolu ağı ve demir yolu ile yolcu ve yük taşımacılığı sektöründe büyük atılım ve yatırımlar yapılıyormuş. Benim kafama takılan ise şu oldu; e, zaten pandemi ile birlikte şöför esnafı ekonominin dibine demirlerdi. Demir yolu böyle gelişir ise şöför esnafının hali ne olacak ki ?!” diyor. Kafası karışan ama bunu belli etmeden, duruma bir izah tarzı getirmeye çalışan, masada ki bir diğer vatandaş “Kötü mü yaa ! Kahveciler, bir sürü yeni müşteri daha kazanır..!” diyerek, basıyor kahkahayı.. (Çevresine dikkat ediyorum; bırakın kahkahayı, hatır için tebessüm eden bile çıkmıyor!) Zaman zaman, bazı önemli siyaset adamlarımızın “Biz, yaptıklarımızı sürekli sosyal medyadan, vatandaşlarımız ve partililerimizle paylaşıyor ve iletişimimizi aktif tutuyoruz” benzeri ifadeleri aklıma geliyor. Kahvehane içindeki vatandaşlara şöyle bir göz gezdiriyorum; sosyal medyadan, siyasi yönetici veya parti takip eden kimseye rastlamıyorum! Emekli olup, ev halkı ile haşir neşir olmaktan veya kendisi ile haşir neşir olunmasından gına gelinmiş, ama ortama birkaç ta kelam bırakma sevdasına kapılmış, 60’lı yaşlardaki bir vatandaş, ortaya bir soru işareti bırakma hevesinde “Şimdi ben emekliyim ya. Devlet dairesinde çalışırken, bize siyasete girme yasağı vardı. Artık, öyle bir yasağımız kalmadı. Bir siyasi partiye mi kayıt yaptırsam? “ diyor. Masanın müdavimlerinden birisi, söze müdahil oluyor “Aga! Belediye başkanı mı olacan ? Siyasete girme sebebini bi anlayalım önce” diyor. Oyun arası sohbet, tüm hızıyla yayılıyor. Bir diğeri “Yok beya! Çocuklar büyüdü. Tayinleri olur. İşe girmeleri gerektiğinde, arkamızda bir destek istenir. O yüzden dedim di!” diyor bizimkisi… Bir diğeri “Amca! Bak; o dediğin işler için düşünüyorsan, iktidar partisine gir. Yok eğer, belediyelerle işin var ise o zaman da muhalefet partilerine gir. Çünkü, Trakya ‘ da belediyeler genelde hep muhalefet partisine mensup” diyor. Mezuya., masaya bıraktığı çay esnasında ve zaman diliminde dalan kahveci çırağı ise “Belediye başkanı olmak da iyi ama! Hem, bir sürü maaş alıyorsun. Hem de, havan bin beşyüz oluyor. Ben bile zaman zaman, belediye başkanlığına aday mı olsam diye, düşünmüyorum, değil” diyor. Konuşmalar ve sohbetler tam da bu merkezde devam eder ve ben de kulak misafiri olurken, kapıda, bir görüşme için beklemekte olduğum arkadaşım geliyor “seni de biraz fazla beklettim ama hakkını helal et! Ancak gelebildim..” diyor. Çıkıyoruz.. (Ben, sigara kullanmam ve kahvehane kültürüm de yoktur. Pişpirik masalarında, memleket meseleleri konuşmak için de, ne zamanım, ne de donanımım müsait değil! O yüzden, sadece zorunlu hallerde gidiyorum kahvehanelere. Bu da benim alışkanlık halim özetle..) Anlayacağınız; kahvehanelerde bir başka dünya var aslında! Birkaç tv programı ve haberi izlemiş ama bilimsel deha moduna ulaşmış bir çok insan; kafalarına göre memleket idaresini ve siyasetini yorumlama ve idame ettirme lüksüne ulaşmış haldeler! O, beğenmedikleri koca koca adamların da; zaman zaman bu okey ve pişpirik arası sohbetlere kulak kabartmaları, yaptıkları veya yapacakları muhtemel yanlışlar için önlem almaları, bilinçlenmeleri son derece önemli kazanımlar olabilir..! … köyündeki, … kahvehanesine gelince bana haber et, geleyim. Konuşur, sohbet ederiz…diyen arkadaşı beklerken yaşadığım kısa anektodu aktarmak istedim sadece! Kimse üzerine alınmasın! Durumdan vazife çıkarmasın! Ya da; kim ne düşünürse, düşünsün! İşin aslı, astarı budur… Kalın sağlıcakla…
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 13 Nisan 2022 - 10:30
PİŞPİRİK..!
Şenol Goncagül “Aaabiii be ! Ben olsam; doları, Euro yu yasaklarım! Olmayan şey yükselmez! Bunlar devleti yönetiyorlar ama bu işleri pek beceremiyorlar
Köşe Yazıları
13 Nisan 2022 - 10:30
İlginizi Çekebilir