Askeri bando geleneği olan mehter, tarihte ilk kez Orhun Kitabeleri’nde “tuğ” veya “kübürge” olarak adlandırılmıştır. O dönemde mehter takımı, savaşlarda ve özel günlerde hakan için müzik icra ederdi. Daha çok hakimiyetin sembolü olarak kabul edilen bu gelenek, sefer sonucunda galip gelen beylere sancak, davul, tuğ ve zil gönderilmesiyle de güç ve egemenliğin simgesi haline gelmiştir.
Osmanlı’da mehter kültürünün başlangıcı
Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. Gıyaseddin Mesud’un Osman Gazi’ye gönderdiği tuğ, Osmanlı’da mehter kültürünün başlangıcı olmuştur. “Tablo Ali-i Osman” ismiyle Osman Gazi ve silah arkadaşlarına armağan edilen bu ilk mehter gösterisi, Osmanlı Devleti’nde mehter geleneğinin resmen yerleşmesini sağlamıştır.
Mehterin Osmanlı’daki görevleri
Osmanlı döneminde mehterin başında “Emir-i Alem” bulunurdu. Mehterbaşı ve mehterhane bu makama bağlıydı. Mehter, devlet törenlerinden seferlere, şehzade doğumlarından cülus törenlerine kadar pek çok etkinlikte görev alırdı. Ayrıca Osmanlı’da mehter, günde beş kez namaz vakitlerinden önce nevbet vururken, II. Mehmet döneminde bu uygulama ikindi namazı ile sınırlandırılmıştır.
İstanbul’daki mehter gelenekleri
- ve 18. yüzyıllarda mehter takımları, Topkapı Sarayı Demirkapı bölgesi başta olmak üzere Eyüp Sultan, Tophane, Kasımpaşa, Beşiktaş ve Üsküdar gibi önemli semtlerde görev yapardı. Yatsı namazından sonra halkı uyandırmak ve sabah namazı öncesinde insanlara vakti duyurmak amacıyla icra edilen mehter konserleri, Osmanlı şehir kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir