Nizamettin Okutan Önceki hafta, tam da, şükür şu koronavirüs belasından kurtuluyoruzdiye nefes almaya çalışırken Sağlık Bakanı sayın Dr. Fahrettin Koca’nın son rakamları hepimizi ürküttü. Tabiî olarak, korona mücadelesinde ipin ucunun kaçıp kaçmadığını düşünmeye başladık. Düşünmekte haklıyız da. Ama, sadece Türkiye’de midir, tam olarak bilmiyorum, ama, iktidarın elinde olmayan bir suçu iktidara yükleme hastalığı sebebiyle, olayları doğru tahlil edip, doğru çözümler sunma imkanını bulamıyoruz. Bunun içindir haklı olarak yapacağımız ve yol gösterici eleştirilerin de bir anlamı kalmıyor. Gelelim koronavirüs mücadelesine. Kim ne derse dersin, vaka sayılarının son iki haftada neredeyse iki katına çıkmasına rağmen bu zamana kadar iyi ve etkin bir mücadele verildi. Hep örneğini verdiğimiz Avrupa ülkeleri Türkiye’den daha zor şartlarda. Çek Cumhuriyeti ile Slovakya’nın sağlık sistemi neredeyse çöktü. Ağır hastalar Almanya’da tedaviye alındı. Üstelik, bir de aşı konusundaki aksaklıklar tüm Avrupa ülkelerini derinden etkiledi. Avrupa’da elle tutulur bir aşılama kampanyası yürüten 3 ülke oldu: İngiltere, Malta ve Sırbistan. Daha geçenlerde Avusturya ve Danimarka Başbakanları aşı bulabilmek için beraberce İsrail’e gitmek zorunda kaldı. Almanya gibi sağlık sistemi ve ekonomisi güçlü, hem de teknoloji üretimi önde gelen bir ülke bile, aşı temininde olduğu kadar aşılama kampanyasında da geride kaldı. Hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde de son iki haftada vaka sayısı Türkiye ile birlikte arttı. Almanya üçüncü dalga salgından bahseder oldu. Şimdi bunları niye anlatıyorum? Amacım, ne Türkiye’nin başarı ve becerisini gereksiz yere övmek, ne de, Avrupa ülkelerini eleştirmek. O hâlde asıl amacımı söyleyeyim: “Adı üzerinde, bu bir salgın ve durdurulması için daha çok zamana ihtiyaç var.” Meselenin böyle kabul edilmesinin iki boyutu mevcut. Birinci boyut: Bir yıldan fazla bir zamandır söyleye söyleye dillerinde tüy biten sağlık uzmanlarının temizlik, maske ve mesafe uyarısına sımsıkıya sarılmak. İkinci boyut: Sırası geldiğinde de mutlaka aşı olmak. Ama burada lütfen dikkat ediniz!Aşının Çin, Rus, Alman, İngiliz ya da Amerikan aşısı olmasının hiçbir farkı yok. Bu fark sizi yanıltmasın. Çin aşısı diye de bir kenara atmayın. Sayın Cumhurbaşkanı müjde verdi; yakında yerli üretim aşıya da geçilince inşaallah bu koronavirüs belasından toptan kurtulacağız. Aynı şekilde tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Şu bir yıldır, esnafın, esnafımızın yanında çalışanların ve kapatılmak, ya da, üretimlerini durdurmak zorunda kalan fabrikalarda çalışanların zararları ortada. Bunu inkâr etmek mümkün değil. Fakat bu durum hemen hemen bütün dünyada aynı. Avrupa’da şöyle, Amerika’da böyle gibi ifadeler de gerçeği yansıtmıyor. Her ülke kendi malî imkanlarına ve kaynaklarını göre bu şekilde zarar gören kesimin yükünü azaltma çabasında. Şu ortamda bu zararları tamamıyla telafi etmek de mümkün olmayacağına göre, oturup da birilerini suçlamaya gerek yok. Burada yapılması gereken, esnafın sırtındaki yükün ağırlığının ilerideki dönemde nasıl azaltılabileceğinin, borçlarının nasıl ertelenerek yeniden yapılandırılabileceğinin doğru hesabını ve programını yapmaktır. Umarız, tez zamanda bu beladan, kurtuluruz da esnafımız, işçimiz ve diğer tüm çalışanlarımızı normal hayatlarına başlarlar. Aynı şey üretimi durduran ya da azaltan veya ara veren büyük sanayi kuruluşları ve işletmeler için de geçerlidir.Onun için, zor da olsa, sabretmek durumundayız. Sabrın sonu selamettir demişler ya, inşaallah yaz ayları normal hayata döndüğümüz aylar olacaktır. Sabır, aşı, temizlik, mesafe ve maske, o normale giden yolun başlangıcıdır.
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 27 Mart 2021 - 13:26
Korona Mücadelesinde İpin Ucunu Kaçırdık mı?
Nizamettin Okutan Önceki hafta, tam da, şükür şu koronavirüs belasından kurtuluyoruzdiye nefes almaya çalışırken Sağlık Bakanı sayın Dr
Köşe Yazıları
27 Mart 2021 - 13:26
İlginizi Çekebilir