Kırklareli için özel olarak kaleme aldığı yazıyı kamuoyuyla paylaşan Dr. Öğr. Üyesi Pınar Demircan, kentlerin gündelik yaşamını ayakta tutan görünmez sürekliliğin nükleer risklerle giderek kırılgan hâle geldiğini vurguladı. “Soluduğumuz hava, içtiğimiz su ve dokunduğumuz toprak sağlıklı yaşamın temel unsurlarıdır. Bu unsurlar zarar gördüğünde yaşam sevincimiz elimizden alınır,” diyen Demircan, Çernobil’den Fukuşima’ya uzanan hafızanın Türkiye için derslerle dolu olduğunu belirtti.
“Bedava” Olan Yaşam Kaynakları Artık Güvence Altında Değil
Orhan Veli’nin “Bedava yaşıyoruz bedava” dizelerine atıf yapan Demircan, bu satırların bugün çok daha çarpıcı bir anlam taşıdığını söyledi. Hava, su, yağmur, toprak gibi herkesin ortak kullanım alanı olan unsurların ticarileşmesi, kirlenmesi veya tehdit altına girmesinin toplumsal güveni sarstığını belirten Demircan, “Doğal varlıkların kamusal niteliği zedelenirse ortak yarar, ortak zarara dönüşür” ifadelerini kullandı.
Nükleer Atıkların Yaratığı Görünmez Tehlike
Nükleer atıkların sessiz, renksiz ve kokusuz bir tehdit olduğunu hatırlatan Demircan, bu atıkların bir kentin bütünleşik güvenliğini yüzlerce yıl etkileme potansiyeline sahip olduğuna dikkat çekti. “Yağmurun, balığın, sütün hatta çocuk parkındaki kumun bile potansiyel risk nesnesine dönüşebildiği bir gündelik yaşam rejimi oluşuyor,” diyen Demircan, nükleer atıkların güven duygusunu aşındıran bir toplumsal kırılma yarattığını söyledi.
Uranyumdan Enerjiye Uzanan Zincirde Oluşan Atıklar
Uranyumun çıkarılmasından zenginleştirilmesine, nükleer yakıtın kullanılmasından atığın taşınmasına kadar her aşamada nükleer atık oluşabileceğini vurgulayan Demircan, bu sürecin yalnızca mühendislik değil aynı zamanda ciddi bir halk sağlığı meselesi olduğunu belirtti. Radyoaktif elementlerin kontrolsüz kullanımının çevreyi onlarca değil, binlerce yıl etkileyebileceğini kaydeden Demircan, “Bu süreç teknik uzmanlara bırakılamaz; yerelin ve yurttaşların söz hakkı vardır” dedi.
Akkuyu, Sinop, İğneada ve Gaziemir: Türkiye’nin Nükleer Gündemi
Türkiye’nin ilk nükleer santrali Akkuyu’nun faaliyete geçmesine kısa süre kala nükleer risk tartışmalarının ivedilik kazandığını belirten Demircan; İzmir Gaziemir’de yıllardır çözülmeyen yasadışı nükleer atıklar, Mersin’de depolama süreçleri ve Sinop–İğneada projelerinin gündemde yer aldığını hatırlattı. Gaziemir’den Köprübaşı ve Kisir Köyü’ne kadar pek çok bölgede halkın kanser ve benzeri sağlık sorunlarıyla baş başa bırakıldığını söyleyen Demircan, bu gerçeklerin artık ertelenemeyeceğini ifade etti.
Kentli Dergisi’nden Nükleer Atık Dosyası: “Bilgi Gizlenirse Toplum Karanlıkta Kalır”
Sağlıklı Kentler Birliği’nin ücretsiz yayımlanan Kentli dergisinin 56. sayısının tamamen nükleer atık konusuna ayrıldığını hatırlatan Demircan, teknik ve toplumsal boyutlarıyla hazırlanan bu çalışmanın Türkiye’nin içinde bulunduğu dönem açısından büyük önem taşıdığını belirtti. Demircan, “Eğer bilgiye erişim engelleniyor ve insanlar kendi yaşam alanları hakkında söz sahibi olamıyorsa, o zaman Orhan Veli’nin şiirindeki ‘bedava’lık kamusal varlıklarımızın kıymetini bilmemeye dönüşür” diyerek toplumun bilinçlenmesi ve yerelin sürece katılması gerektiğinin altını çizdi.
Haber Merkezi




