Trakya ‘ da ÇEVRE denildiğinde AKLA GELEN İLK İSİM olan HAKAN DEDEOĞLU; Milletvekili olması halinde, Trakya ‘ nın bir çok sorununun çözümüne katkı sunacağını dile getiriyor;
- Başta TEMA olmak üzere, bir çok çevre örgütü ile ve bir çok çevre sorununun duyurularak, çözüme kavuşturulması bağlamında, önemli çalışmaları bulunan Hakan Dedeoğlu, CHP Kırklareli Milletvekili aday adayı olmuştu. Dedeoğlu; Milletvekili olması halinde, Trakya ‘ nın, başta çevre sorunları olmak üzere, bir çok konudaki sorunlarının çözümünde pay sahibi olacağını ifade etti.
Şenol Goncagül
Lüleburgaz
CHP Milletvekili aday adayı olan Hakan Dedeoğlu, aynı zamanda tüm Trakya ‘ da, çevre sorunları başta olmak üzere, bölge halkının çeşiti ve önemli sorunlarının tespitinde, duyurulmasında ve çözüm önerileri konusunda tanınan en önemli isimlerden birisi ve belki de en önemlisi.
Hakan Dedeoğlu kimdir;
Dedeoğlu, kendi cümleleri ile kısa öz geçmişini şu şekilde anlatıyor;
“ 1959 kışında Lüleburgaz’da doğdum. İç mimarlık ve endüstri tasarımı öğrenimim dolayısıyla İstanbul’da ve sonrasında Berlin’de gçirdim.
TRAKYA, VERİMLİ TOPRAKLARIN TAM ORTASINDA
O dönem dışında hayatımın büyük bölümünü Lüleburgaz’da, Trakya’daki sorunlara dikkat çekmek için mücadele ederek geçirdim. Bölgeye uzak olanlar için bir parantez açmak gerekirse, Lüleburgaz Türkiye’nin kuzeybatısında, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan yollar üzerinde yer alıyor. Diğer bir ifadeyle ise Lüleburgaz Trakya olarak adlandırılan verimli toprakların tam merkezinde.
TRAKYA GİDEREK KİRLETİLİYOR
Maalesef, Trakya, son 30 yıldır giderek artan şekilde kirletiliyor. Trakya’nın ortasından geçen ve tarım topraklarını sulayan Ergene Nehri ve onun kolları, geçmişten bu yana süregelen yanlış politikalar neticesinde zehir saçar hale geldi. Öyle ki 2016 yılında Ergene Nehri’nde kaybolan genç bir arkadaşımızı kurtarmak için çalışmalar yürütürken nehrin kirlilik düzeyinden dolayı suya girmeye dalgıçlar bile cesaret edememişlerdi.
TRAKYA, KİRLİLİK VE ÇEVRE SALDIRILARI ALTINDA
Bölgemizdeki kirlilik Ergene’yle de sınırlı değil. Bölgedeki taş ocakları ilk önce ormanları yok etti, sonrasında ise yer altı suları kullanılamaz hale geldi. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, topraklarımızda nükleer ve termik santrallerle boru hattı projeleri öngörülüyor. Geriye dönüp baktığımda, başta rahmetli eşim Nevin olmak üzere, çocuklarım, dostlarım ve çalışma arkadaşlarımın desteğiyle on yıllara dayanan bir çevre mücadelesi görüyorum. Ne için? Bu otobiyografide, kendi hikayem kadar bölgemizin de hikayesini sizinle paylaşacağım. İzleyen satırlarda, Trakya’nın kazanım ve kayıpları üzerinden,
1980 DEN BAŞLAYAN BİR KİRLİLİK FAEALİYETİ VAR
Çevremizden önce zihinlerimizi zehirleyen kirliliğe karşı neden birleşmemiz gerektiğini anlatacağım. Trakya’da işlerin yolunda gitmediğine dair ilk emareler 1980’lerde dikkatimi çekmişti. Bu nedenle, üniversite öğrenimimizi tamamlayıp eşimle birlikte Lüleburgaz’a yerleştiğimiz dönemden itibaren sadece para kazanmak, rahat yaşamak gibi önceliklerimiz hiç olmadı. Eşim Nevin bilinçli gençler yetiştirmeyi amaçlayan bir öğretmen olarak, bense toplumsal çıkarları savunan bir vatandaş olarak gücümüz yettiğince çalıştık. O zaman bunu “Trakya toprakları amaç dışı kullanılamaz” şeklinde ifade etmiştim. Şimdi de aynı şekilde düşünüyorum.
TARİHTE DE, TRAKYA ÖNEMLİ BİR TARIM MERKEZİ OLMUŞ
Özellikle Trakya’nın köylerinden başlayarak doğan talepler temelinde hissettiklerim, bana yol gösteriyor. Bereketinden ötürü tarımın beşiği olagelmiş bu toprakların (Kırklareli İlinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılar da tarımın bölgemizdeki tarihini belgeledi) 1970’lerden sonra yaşanan sanayileşme aldatmacası ile canlı yaşamını tehdit eder hale gelmesi çok acı. Tabii tüm bunların temelinde eğitimsizlik ve plansızlık yatıyor. Öğretim kelimesini özellikle kullanmıyorum çünkü bu hangi okullarda okuduğumuzla ilgili değil, hayata hangi ilkelerle baktığımızla ilgili bir sorun.
ÇÖJZÜM MAKAMLARI, ÇÖZÜMDEN UZAK KİŞİLERDEN SEÇİLİYOR
Bu sorunun arkasından maalesef iktidar mücadeleleri gölgesinde yaşanan pazarlıklar çıkıyor. Çözüm makamlarının genellikle çözümden uzak kişilerce işgal edilmiş olması bunun bir yansıması. Trakya’da 2500’den fazla fabrika vardı ve çoğu ruhsatsızdı! Bu sayıda fabrikayı bu denli verimli tarım toprakları üzerinde yapan veya yaptıran kafaların sağlıklı düşündüğünü söylemek mümkün değil. Dolayısıyla zehir saçma hali, yani toksik kirlenme, atıklarını başta Ergene Nehri olmak üzere, derelere, çataklara ya da belli belirsiz yerlere bırakan bu kadar fabrikanın olduğu bir gerçeklikte kaçınılmaz oldu. İnsanlar üretsin, kazansın ama bunun muhasebesi maalesef yapılmadı ve kimse de hesap vermedi. Hala da böyle…
HUKUK DEVLETİNİN GEREĞİNİ YAPMIYORUZ
Planlılık yerine ciddi bir plansızlık devrede ve bunun adı piyasa ekonomisi olmuş. Bu şekilde işlerin doğru ve sağlıklı yürümesi mümkün değil. Hukuk devleti diyoruz ancak gereğini ne yazık ki yapmıyoruz, yapılmasına destek vermiyoruz. Trakya’da hukuk tanımazlık maalesef hala had safhada. Tüm bunlara karşın, özellikle TEMA Vakfı üyeliği ile başlayan ve sonrasında 19 yıl süren gönüllülük dönemimde, başta Trakya olmak üzere erişebildiğim oranda ülkenin birçok noktasındaki soruna müdahil olmaya çalıştığım bir süreci geride bıraktık.
TEMA, TRAKYA İÇİN DE ÇOK ÖNEMLİYDİ
TEMA Vakfı, birçok örnekte görüldüğü gibi, Türkiye’de önemli bir boşluğu doldurmuş, önemli çevre hareketlerinden bir tanesi. Doğru kazanımlar için hedefleri belirleyip örgütlü bir şekilde sonuca gitmek gerekiyor. TEMA Vakfı bünyesinde ortaya çıkan karşılıklı öğrenme süreci benim için bölgemizdeki sorunlara dikkat çekmek açısından oldukça önemliydi. “Bir kişiyle ne olur” yerine “üzerinize vazife olmayan işlere karışın” diyerek çevremizde olan biten sorunlara dikkat çekip çözüm bulmaya çalıştık. Bu çerçevede, 1990’lardan bu yana sayısız miting ve panel organize edip ulaşabildiğimiz her kişi, kurum ve kuruluşa ulaştık. Buna paralel olarak, Marmara Çevre Platformu (MARÇEP), Ergene Platformu ve Trakya Platformu çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerle kamuoyunun dikkatini Ergene Havzası’na çekmeyi başardığımız kanaatindeyim. Neticede, önemli kazanımlar elde ettik. Mücadelemizin bir yansıması olarak “Ergene Nehri’ndeki Kirliliğin ve Çevreye Etkilerinin Araştırılarak Alınması”
Hakan Dedeoğlu ‘ na, siyasi alanda da başarılarının devamını diliyoruz.
(Şenol Goncagül)