HABER MERKEZİTelevizyonun çocukların ilk aylardan itibaren ilgisini çeken bir araç olduğunu belirten Uzmanlar anne ve babaların çocuklarını bu konuda daha dikkatli ve duyarlı olmalarını istedi. Biraz rahat etmek için anne ve babaların çocuklarını televizyon ile baş başa bırakmasının doğru olmadığını ifade eden Uzmanlar, televizyon karşısında yalnız kalan çocuğun tek taraflı olarak olaylara bakış açısı oluşturduğunu dile getirdi.Uzmanlar anne ve babalara bu konuda önemli görevler düştüğünü belirterek şunları kaydettiler:“TV, çocukların ilk aylardan itibaren ilgisini çeken bir araçtır. Birkaç aylık bebekler bile, bu renkli, hareketli ve sesli görüntüyle ilgilenirler, görme alanları içinde takip edebilirler. Bebekler büyüyüp özellikle müziğe ilgi duymaya başladıkça müzik eşliğinde verilen görsel olarak vurgulanan görüntülere daha fazla ilgi duymaya başlarlar. Televizyon’da söz ve görüntü bir arada verildiği için çocuklar daha kolay etkilenirler. Müzik kanalları da aynı şekilde müzik-ritim ve renkli görüntülerin eşlik ettiği klipler nedeniyle ilgi çekici olur. Bu dönemde TV karşısında fazla tutulan çocukların TV izleme alışkanlığının yerleşmeye başladığı bilinmektedir.
Özellikle, rahat yemek yedirmek veya onun sakince oturmasını sağlamak amaçlı TV seyretmeye teşvik edilen çocuklarda okul yıllarında da sürdürecekleri şekilde tv seyretme alışkanlığı gelişmektedir. Ayrıca anne babası çok TV izleyen çocukların da model alma yoluyla zaman geçirme ve eğlenme aracı olarak TV tercih etmeleri söz konusudur.
Televizyon’un en önemli olumsuz etkisi, çocuğun tek yönlü bir iletişim içinde olması ve karşılıklı etkileşime fırsat vermemesi, izleyiciyi savunmasız yakalamasıdır. Bilinçli bir yetişkin ile henüz bilinci oluşmamış bir çocuğun bundan etkilenme durumlarının aynı olması mümkün değildir. TV tek yönlü bir toplumsallaştırma aracıdır çünkü çocuk TV’ye soru soramamakta, açıklama isteyememekte, tek taraflı olarak maruz kalmaktadır. Ayrıca, çocuğun aşırı bir biçimde TV izlemesi onu okumaktan, sinema ve tiyatroya gitmekten hatta oyun oynamaktan bile yoksun bırakmaktadır. Çocuğun sosyal ilişkileri zayıflamakta ve içe kapanabilmektedir. Hatta çoğu kez yemek yemek için bile anne babasının yanına gitmemekte ve yemeği tepsi içinde, TV izlerken yemesi sağlanmaktadır. TV izlenirken programın sıklıkla reklâmlarla kesilmesi dikkatin sürekliliğinin yitirilmesine yol açmakta, çocuğun kişisel gelişimine olumsuz etki yapmaktadır.
İyi seçilmiş programlar izlettirildiğinde çocukların bilgisini ve hayal gücünü arttırabilir. İlk yıllarda özellikle reklâmlar bebeklerin ve çocukların ilgisini daha çok çeker. Bu da henüz taze çocuk beyninin tüketim arzusu ve marka istekleri ile doldurulmasına sebep olmaktadır.
Reklâmlar da yer alan sloganların, mesajların altında mutlu hayatlar vaat edilmekte ve bu hayata ulaşmanın tek yolunun o ürüne sahip olmaktan geçtiği ifade edilmektedir. Çoğu kez biz yetişkinleri bile etkileyen bu mesajlar, henüz yetişkin birey olma yolundaki çocuğu daha fazla etkilemektedir. Dolayısıyla çocuk, çalışmak, başarılı olmak, erdemli olmak gibi insani boyuttaki pek çok değer yargısının yerine salt tüketerek mutlu olunacağı yolundaki düşünceye inandırılmaktadır.
Ayrıca yapılan araştırmalar TV’nin tek başına şiddete yöneltmediğini, ancak özendirdiğini ve arttırdığını göstermektedir. Şiddet, haberden filmlere, dizilerden çizgi filmlere dek her yerde her an hayatın bir parçası olarak sunulmaktadır. Bu da şiddetin olağanlaştırılması, normalleştirilmesi gibi çok tehlikeli bir olguyu da beraberinde getirmektedir. Bazı çizgi filmlerde karakterler onca şiddetten sonra ayağa kalkabilmektedirler. Yani orada uygulanan şiddetin zarar vermediği gibi bir algılama da söz konusudur. Ayrıca filmlerde sevilen karakterler, karşılarındaki kişilere şiddet uyguladıklarında çocuklar tarafından coşku ve heyecanla izlenmekte ve kahramanın yenmesi yönünde tezahürat yapılmaktadır. Ancak tek başına televizyondaki şiddet görüntülerinin çocukları şiddete yönelttiğini söylemek doğru değildir. Araştırmalara göre, çocuğun şiddete başvurması çocuğun bulunduğu aile ortamı, çevre ve eğitime paralel olarak değişim göstermektedir. Bir başka ifadeyle televizyondaki şiddet görüntüleri çocuğun şiddete başvurma nedenleri arasında ikincil ancak önemli bir yer tutmaktadır.
* Öneriler* Çocuğu TV karşısında yalnız ve savunmasız bir biçimde bırakmayın, mümkün olduğunca birlikte, konuşarak, paylaşarak, anlatarak izleyin.
* Çocuklarınızı okumaya sevk edin, TV seyretmelerine belirli ölçülerde sınırlamalar getirin, 2 saati aşmayın.
* Çocuğunuzla hangi programın izleneceğine dair plan yapın, o program bittikten sonra program hakkında konuşun.
* Çocuğa, izlediğinin yalnızca bir film, hikâye olduğunu anlatın. (Örn: Süpermen’in gerçekte uçamadığı vb.)
* Çocuğunuza, uygun olmayan programı neden seyretmemesi gerektiğini açıklayın.
*Sürekli kanal değiştirerek çocuğun dikkatini dağıtmayın.
* Ev işleriyle uğraşırken çocuğu oyalanması için başka uğraşlara yönlendirin.
* Çocuğunuzu, arkadaşlarıyla bir araya gelmesi, kitap okuması, resim, spor gibi aktivitelere yönlendirin, ona bu konuda örnek olun.
* Çocuğunuz TV’de gördüğü olumsuz karakterleri ve bunların davranış kalıplarını taklit edebilir. Çocuğunuzun olumsuz davranışları taklit etmesini onaylamadığınızı belirtin, yaptıkları saldırgan davranışları gülerek karşılamayın.” (Hacer Zortul)
Özellikle, rahat yemek yedirmek veya onun sakince oturmasını sağlamak amaçlı TV seyretmeye teşvik edilen çocuklarda okul yıllarında da sürdürecekleri şekilde tv seyretme alışkanlığı gelişmektedir. Ayrıca anne babası çok TV izleyen çocukların da model alma yoluyla zaman geçirme ve eğlenme aracı olarak TV tercih etmeleri söz konusudur.
Televizyon’un en önemli olumsuz etkisi, çocuğun tek yönlü bir iletişim içinde olması ve karşılıklı etkileşime fırsat vermemesi, izleyiciyi savunmasız yakalamasıdır. Bilinçli bir yetişkin ile henüz bilinci oluşmamış bir çocuğun bundan etkilenme durumlarının aynı olması mümkün değildir. TV tek yönlü bir toplumsallaştırma aracıdır çünkü çocuk TV’ye soru soramamakta, açıklama isteyememekte, tek taraflı olarak maruz kalmaktadır. Ayrıca, çocuğun aşırı bir biçimde TV izlemesi onu okumaktan, sinema ve tiyatroya gitmekten hatta oyun oynamaktan bile yoksun bırakmaktadır. Çocuğun sosyal ilişkileri zayıflamakta ve içe kapanabilmektedir. Hatta çoğu kez yemek yemek için bile anne babasının yanına gitmemekte ve yemeği tepsi içinde, TV izlerken yemesi sağlanmaktadır. TV izlenirken programın sıklıkla reklâmlarla kesilmesi dikkatin sürekliliğinin yitirilmesine yol açmakta, çocuğun kişisel gelişimine olumsuz etki yapmaktadır.
İyi seçilmiş programlar izlettirildiğinde çocukların bilgisini ve hayal gücünü arttırabilir. İlk yıllarda özellikle reklâmlar bebeklerin ve çocukların ilgisini daha çok çeker. Bu da henüz taze çocuk beyninin tüketim arzusu ve marka istekleri ile doldurulmasına sebep olmaktadır.
Reklâmlar da yer alan sloganların, mesajların altında mutlu hayatlar vaat edilmekte ve bu hayata ulaşmanın tek yolunun o ürüne sahip olmaktan geçtiği ifade edilmektedir. Çoğu kez biz yetişkinleri bile etkileyen bu mesajlar, henüz yetişkin birey olma yolundaki çocuğu daha fazla etkilemektedir. Dolayısıyla çocuk, çalışmak, başarılı olmak, erdemli olmak gibi insani boyuttaki pek çok değer yargısının yerine salt tüketerek mutlu olunacağı yolundaki düşünceye inandırılmaktadır.
Ayrıca yapılan araştırmalar TV’nin tek başına şiddete yöneltmediğini, ancak özendirdiğini ve arttırdığını göstermektedir. Şiddet, haberden filmlere, dizilerden çizgi filmlere dek her yerde her an hayatın bir parçası olarak sunulmaktadır. Bu da şiddetin olağanlaştırılması, normalleştirilmesi gibi çok tehlikeli bir olguyu da beraberinde getirmektedir. Bazı çizgi filmlerde karakterler onca şiddetten sonra ayağa kalkabilmektedirler. Yani orada uygulanan şiddetin zarar vermediği gibi bir algılama da söz konusudur. Ayrıca filmlerde sevilen karakterler, karşılarındaki kişilere şiddet uyguladıklarında çocuklar tarafından coşku ve heyecanla izlenmekte ve kahramanın yenmesi yönünde tezahürat yapılmaktadır. Ancak tek başına televizyondaki şiddet görüntülerinin çocukları şiddete yönelttiğini söylemek doğru değildir. Araştırmalara göre, çocuğun şiddete başvurması çocuğun bulunduğu aile ortamı, çevre ve eğitime paralel olarak değişim göstermektedir. Bir başka ifadeyle televizyondaki şiddet görüntüleri çocuğun şiddete başvurma nedenleri arasında ikincil ancak önemli bir yer tutmaktadır.
* Öneriler* Çocuğu TV karşısında yalnız ve savunmasız bir biçimde bırakmayın, mümkün olduğunca birlikte, konuşarak, paylaşarak, anlatarak izleyin.
* Çocuklarınızı okumaya sevk edin, TV seyretmelerine belirli ölçülerde sınırlamalar getirin, 2 saati aşmayın.
* Çocuğunuzla hangi programın izleneceğine dair plan yapın, o program bittikten sonra program hakkında konuşun.
* Çocuğa, izlediğinin yalnızca bir film, hikâye olduğunu anlatın. (Örn: Süpermen’in gerçekte uçamadığı vb.)
* Çocuğunuza, uygun olmayan programı neden seyretmemesi gerektiğini açıklayın.
*Sürekli kanal değiştirerek çocuğun dikkatini dağıtmayın.
* Ev işleriyle uğraşırken çocuğu oyalanması için başka uğraşlara yönlendirin.
* Çocuğunuzu, arkadaşlarıyla bir araya gelmesi, kitap okuması, resim, spor gibi aktivitelere yönlendirin, ona bu konuda örnek olun.
* Çocuğunuz TV’de gördüğü olumsuz karakterleri ve bunların davranış kalıplarını taklit edebilir. Çocuğunuzun olumsuz davranışları taklit etmesini onaylamadığınızı belirtin, yaptıkları saldırgan davranışları gülerek karşılamayın.” (Hacer Zortul)






