YAŞAM FİLOZOFUMiray KaraYaz yaklaşıyor. E, tatile gidecek olanlar mı istersiniz? Yoksa evde pinekleyecek olan mı? Doğrusunu isterseniz burada hepsi mevcut. Ama tatilden dönünce yine evlerine kapanıyor insanlar. Bunun için ne yapmalı? Açık adres, bir iş bulmaktan geçiyor. Peki, kim kime göre iş buluyor? Ya da iş bulmak kolay mı? Büyüklerimizin şöyle bir sözü vardır, iş çok, seçene yok. Peki, bu söz ne kadar doğru? İşte şimdi bunu tartışacağız.Öncelikle kendi yaş grubumdan söz etmek istiyorum. 16 yaşında, hayat hakkında hiçbir fikri olmayan, zamanını lay-lay-lom geçiren tayfa. Okulu başarıyla tamamlayacak, sınıf tekrarı yapacak, yapmayacak bir sürü arkadaşımız var. E haliyle yaz tatilini iyi değerlendirmek için önce arkadaşlarıyla gezecek. Bakacak hep aynı kişilerle görüşüyor, sıkılacak yaşıtım. Veeee kendine iş arayacak.Öncelikle kendi ilk iş arama tecrübemi anlatmak istiyorum. Geçen yazdı. Hava hatırlarsanız çok sıcaktı ve dışarıya çıkmak pek de akıllıca değildi. En iyi yerler şu orta büyüklükteki çay bahçeleriydi. Ne yalan söyleyeyim oraya sürekli olarak kendimden yaşça büyük kişiler geliyordu. Ama gidecek başka yer olmadığından bende onlarla birlikte sıcakta kaynıyordum. Daha sonra orada servis elemanı olarak çalışan genç lise ve üniversite öğrencileri gördüm. İmrendim mi? Maalesef aralarında hiç kız olmadığı için pek de öyle yaptım denemez. Sanırım çay bahçeleri bana uygun yer değildi. Ama ilk olarak deneyimimi yani en azından "Beni alır mısınız?" sorusunu orada denemedim.Oturduğumuz eski mahallede bir kuru yemişçi vardı. Hoş, çekici ve eğlenceli bir yerdi. Bir yandan fıstıklı lokumlar, öte yandan özel gün çikolatalarıyla ilgi çekici bir yerdi. Dükkanın sahibiyle görüştüğümde beni iyi karşıladı. Aman beni yanlış anlamayın, para peşinde değildim sadece vaktimi değerlendirmek istiyordum. Bana olumlu olabileceğini fakat önce orada düzenli çalışan ablayla konuşup anlaşmam gerektiğini söyledi. Çok eminim dedim kendime, ben bu ablayı hep sevmişimdir. Ertesi akşamüstü en cici kıyafetlerimi giydim. Tabi makyaj yapmıyorum. Saçımın önüne zarif bir kelebek toka tutturdum. Heyecandan taramayı unuttuğum için hemen üstün körü bir geçtim. Yeni aldığım pembe-beyaz ikili bluzumu giydim. Artık tek gereken yalnızca gülümseyip kendimi takdim etmekti. Kapıyı yavaşça ittim. Tabi annemler arkada karizma biraz çizildi. Malum onlarda merak ediyorlar. Anlattım derdimi. Ve ne cevap alsam beğenirsiniz? "Biz sizi ararız" Bende bir bozulma, bir sinirlenme. Teşekkür edip çıktım. Ve tabii sonrasını her gencin başına gelen gibi tahmin edersiniz. ARANMADIM! Ama pes etmedim de. Başka yere daha sordum. "Küçüksün büyü öyle gel" dediler. Ucuzlukçu dükkanında çalışan bir arkadaşımla görüştüm. “Ne güzel çalışıyorsun” dedim. “Acaba bende senin yanına gelsem?” diye sordum ama sormaz olaydım. Haşladı beni. "Yer olsaydı önce kardeşimi alırdım" diye çıkıştı. Ya işte böyle yazı noktaladım. “Başka yerlere sormadın mı?” derseniz inanın denedim ama insanlar uyanık, yazın başında olabilecek her yeri erkenden kapmışlar, hiç benim gibi iş seçene bırakırlar mı?Şimdi belki diyebilirsiniz “Senin hayat hikayeni dinlemek zorunda mıyız?”diye. Tabi ki değilsiniz, ben sadece "Şu da bir örnek" olsun diye anlatıyorum. Üniversite öğrencilerine gelecek olursak, bazı giyim mağazaları bile Türkçe ve Matematik Sınavları ile eleman alıyorsa vah onların hallerine.Aman o kadarda vah çekmeyelim mevzu o kadarda derin değil.Üniversitelisin sen sonuçta mutlaka bulursun kendine göre bir iş.Haydi kalın sağlıcakla.
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 20 Nisan 2017 - 08:45
İLGİNÇ YAZ TATİLİ
YAŞAM FİLOZOFU Miray Kara Yaz yaklaşıyor
Köşe Yazıları
20 Nisan 2017 - 08:45
İlginizi Çekebilir